sorularını, kopya ile yanıtlanamayacak şekilde soran öğretmendir.
lisede bir matematik öğretmenimiz vardı, ahmet bey... okula yeni atanmıştı ve birinci dönem ortasında geldiği için hiç öğretmenliğini görmemiştik, derse gelir gelmez daha önceki öğretmenin öğrettiği yerden sınav yapmıştı. ilk tanışmamız sınavla oldu yani...
soru kağıtlarını dağıttı ve "arkadaşlar, kitap defter serbest, cevaplarınızdan emin olmak için arkadaşlarınıza danışın" dedi ve gitti. hepimiz şaşkınlık içinde bakakaldık. sonra sorulara baktık, kolay görünüyordu; emin olmak için defter ve kitapla kontrol etmeye kalktığımızda soruların tümünün bir kaç ayrı yöntemle çözülebileceğini gördük. hadi şöyle mi olacak, böyle mi olacak diye fikir yürütmeye başladık. sınav süresinin yarısına geldiğimizde, daha kimse tek satır yazmamıştı, en iyi çözümü arayıp duruyorduk. sınavın yani dersin bitimine beş dakika kala ahmet bey geri geldi ve sınıfı şöyle bir dolaşarak neler yazdığımıza baktı. tartışmaktan zaman azaldı diye harıl harıl yazmaya çalıştık, kağıtları topladı, teşekkür etti ve gitti.
ertesi günkü matematik dersinde geldi yine, sınav sonuçlarının bu seferlik önemli olmadığını, önemli olanın her soruyu yorumlayabilecek derecede esnek bir görüşe sahip olmamız ve en doğru çözümü aramaya çalışmamız olduğunu anlattı.
kendisi erzurum üniversitesi matematik bölümü öğretim üyeliği yaparken kendi deyimiyle "komünistlik parıltıları gösterdiği için" bizim liseye sürülmüş. tüm sınıfa matematiği sevdiren, matematikten en zayıf notları alan arkadaşları bile lineer cebir ya da analitik geometri hakkında sohbet ettirebilen bir öğretmendi. o yıl da, ondan sonraki yıl da her sınavda soruları dağıtıp gitti; sınıfın büyük çoğunluğu üniversite sınavlarında matematik ağırlıklı dalları seçti ve çoğu kazandı.
