ben bu yazıyı olmayan sevgilime yazdım

entry172 galeri video1
    28.
  1. benim bir hikayem olmalıydı..
    başladığımda aklımdaki tam da buydu aslında!
    işte benim bir hikayem olmalıydı!

    alakasız bir yerde tanışmalıydık seninle.. bir kitapçıda sırt sırta alakasız kitaplara bakarken çarpışmalıydık, belki bir cafede benim sakarlığım tutmalı ve üstüne bir şeyler dökmeliydim -belki bu pek hoş bir tanışma şekli olmazdı yine d-, belki hiç bir şeyden habersizken aynı yerden milyon kez geçmeli, birbirimizden habersiz aynı koltuklara farklı zamanlarda falan oturmalıydık.. ama bi şekilde aynı evrenin birbirini tamamlayan parçaları olmalıydık.. ve işte tüm her şey, tüm çarklar saniyesi saniyesine ayarlanmış olmalı, ve tik tak uygunu vurduğunda girmeliydik birbirimizin hayatına..

    benim ellerim soğuktur, üşürler genelde. senin ellerin sıcacık olmalıydı işte. birbirimizde eksik ama aynı doğrultuda şeylere sahip olmalıydık. belki ben gözlerimi kapatıp yağmuru dinlemeye ve her şeyi koklayarak yaşamaya aşıkken, sen otobüs biletlerinin üstündeki numaraları toplayarak zottirik bi fal bakmalı ya da toprağa ayakkabılarını çıkarıp ayaklarınla sımsıkı basarak dünyaya ait olmaya falan inanmalıydın.. böyle abuk, farklı ama eğlenceli olmalıydı.. evet, sahiden böyle olmalıydı. benim bildiğim, tanıdığım, istediğim, içinde yaşadığım abuk hayalsi dünyanın ayna hayali sende olmalıydı mesela. aslında olduğuna neredeyse emin olduğum 'amelie' formatında olup adını bilmediğim çeşit çeşit filmleri, beirut formatında müzikleri, enteresan resimler yapan ressamları falan sen bilmeliydin. benimkinin ayna hayali bir dünyan olmalıydı, aynı şekilde renkli ve hayalsi. ama belki seninkinin renkleri benimki kadar mor ve pembe değil de grili mavili olmalıydı. canlı tonlarından. bir kenarı depresyonlara ayrılmış. karanlıklarımızda birlikte gezmeliydik el ele. sarılıp uyumalıydık birbirimize, terlemiş sarılırken kaymalıydı ellerimiz sırtlarımızdan. tutkuyu, aşkı görmeliydik önce göz bebeklerimizde. hemen sonra masum, çocuksu, huzurlu ve şefkate muhtaç bir bakış oturmalıydı gözlerimize. başımı koyduğunda göğsüme, yeryüzünde başka hiçbir yerde olmayı o ana değişmemeliydin. ben okşamalıydım saçlarını uzun uzun. belki de gerçekten tam ve bir bütün olabilmeyi unutmamak üzere kazıyarak hücrelerimize. özgürlüğümüzde hapsolmalıydık birbirimize..

    benim aklımdaki.
    beklediğim..
    olması gereken buydu işte...
    tükenirken farklı yerlerde hayatlarımız, eskitirken bizi boşuna yabancı dudaklar. şimdiye belki d çoktan kavuşmalıydık.. belki bir yerde bir şey oldu, belki bir çark kırıldı, belki dişlisi paslandı zamanın. ve tüm kurgu, tüm sistem, tüm oyun bozuldu. karşılaşma anını kaçırdık.. ben o kitapçıda sırt sırta çarpacağımız reyona hiç gelmedim, ya da sen bir dakika sonra geçtin aynı yerden, belki o cafeye sen bir dakika gecikmeyle geldin ve oturman gereken masaya bir başkası oturdu, belki aynı yerden geçerken ufacık zamanlamalarla kaçırdık birbirimizi, aynı koltuklara farklı kişiler varken oturduk yanımızda...

    öyle abuk bir sabah, tam da beklenmedik bir anda.. her şeyi bize göre ayarlamışken evrenin tik takları, çarklar bizi buluşturmak üzere dönerken mesela. olması gereken yerde, olması gereken zamanda girmeliydik birbirimizin hayatına.. çıkmamacasına.. benim aklımdaki. beklediğim.. olması gereken buydu aslında...

    kabullendim kaderi, oyunu kabullendim olduğu gibi. ben sıkıldım, oynamıyorum.
    ben seni artık, beklemiyorum.
    0 ...