orta ikiye gidiyorsundur. o zamanlar çok sevdiğin ilkokul birinci sınıftan beri birlikte olduğun, yediğin içtiğin ayrı gitmeyen bir arkadaşın vardır adı ozandır. bir yaz bir telefon gelir annene, önce annen ağlamaya başlar ama sana bir şey söyleyemez, sonra babana söyler o ağlamaya başlar, sonra teyzene söyler o ağlamaya başlar... sonra bir gün şunu duyarsın aralarında konuşurlarken "beyin tümöründen hastanede yatıyormuş" gibisinden bir şey duyarsın ... anlamazsın o zamanlar beyin tümörünün ne olduğunu biliyorsundur fakat, kimse söylemez sana en sevdiğin arkadaşının, kafası sıfıra vurulduktan sonra utandığı için seni yanına çağırmadığını, istemediğini. daha sonra bir telefon daha gelir, annenler yıkılır... o zaman zaten artık konuşacak bir şey kalmamıştır annelerle... kaçarsın, annenlerden kaçarsın, babandan kaçarsın, teyzenden kaçarsın... bunu bilen herkesten kaçarsın ki sana söyleyemesinler... sanki daha geç öğrendiğin zaman daha geç ölecekmiş, daha çok yaşayacakmış gibi...
he en sonunda öğrenirsin bin bir yumuşatma çabasıyla söyler yüzüne, ama idrak etmen bile bildiğin şeyi kabullenmen bile çook uzun zaman alır.