ölmeyi bekliyorum bir an önce, bitip geçsin her şey, ölüm gelsin, diyordu. bu benim yaşamım olamaz, ben sürgündeyim. ya fazlayım, ya eksiğim. ve bir hata, bir suç, hep bir yanılgı gibi yaşıyorum. bu dünyaya göre oluşmamışım da, sanki farklı bir maddeden yapılmış gibiyim. ama bir taraftan da dişini sıkıp, sevmediğin bir işte çalışıp biraz olsun para kazanıp, bu paralarla zaman satın almayı düşündüğünü söylüyorsun bana. ulaşılması geciktikçe büyüyen hayallerin esirgeyecek, yol gösterecek, onlara ne denli geç olsa da hep bir fırsat tanıyacak zamanları. gerekirse duygularını daha uzun süre yüzüstü bırakabilir, kendinden vazgeçebilir, ayaklanıp seni engellemesinler diye onları çiğneyebilirdin. biliyordum, bütün bunları kendinden uzaklaştırmak için anlatıyordun biraz da. çünkü ben senin benzerindim ve insan aşık olmak için benzerini arardı yıllar boyunca. ama ikimiz de derinden derine anlamıştık ki, ne denli yoğun duygularla saklanmış olursa olsun benzerler arasındaki aşk, bu çirkin, bu acımasız dünyayla karşılaştığında ışığı gören filmler gibi solar, kaybolur, anlamsızlaşır; kurtuluşumuz olacağını sanıp onu yaşamaya kalktığımızda belki de bu yüzden her defasında insafsızca öç alırdı bizden...
cezmi ersöz-saçlarının kardeş kokusu