futbol asla sadece futbol değildir mottosunu beyninin bütün loblarına entegre etmiş ve holiganlığını sadece stad kültürü ile yaşan sığ ibişlerin bu entiriyi okumamalarını şimdiden bir haşiye olarak eklemek isterim. gereksiz yere başlığımda kolpadan cenk etmeleri sadece ruhlarını muzazzep edeceğinden mümkün mertebe uzak durup elleri dua pozisyonunda hafta sonu hüsranı için dua etmelerini salık veririm.
genelde rakip takım taraftarına bir ön yargım vardır. hele ki bu bir fenerbahçe taraftarı ise, kadın, erkek, gay farketmez. benim ön yargılarım yıkılamayacak kadar sağlam ve sabittir. yani en azından ben öyle olduğunu düşünürdüm. taa ki bir gün aracımla kırmızı ışıkta beklerken yanımda quattro cihazın içinde bir hatun ile göz göze gelene kadar. yer bağdat caddesi, kırmızı ışık yanmış ve yeşili bekliyoruz yaşayan tüm nefislerin tahta atı beklediği gibi. ışık süresi yanıyor, altmış saniyeden geri düşerken gözlerimse bir kartalın gözleri gibi ufak detaylara takılı kalıyor. tam çaprazımda bir cihaz, cihazın içersinde gezegenimize ait olmayan bir güzellikte bir şeyler görüyorum. "allahım" diyorum. bir makalede okumuştum, edward raymond'du sanırım. size sırtı dönük olan birisine gerçekten normal bir objeye bakar gibi bakmadığınızda, yani içten, şehvetli, nefretli, namüstehzi ya da sarkastik bir bakışla kendisine baktığınızda gözlerden o noktaya (kişiye) ulaşan elektrik sinyalleri o kişinin algıları dahilinde kendisine yansıyormuş. yani olay da tam bunları düşünürken vuku bulunca edward amcayı bulup "boynuna dolim abi" diyesim geldi. aynadan farketmişti beni. sonra rahatsız olduğunu ima eden bir bakış. araba ile biraz yanaştım kendisine. yanyana geldik. "hayırdır" der gibi bir ifade vardı yüzünde. gülümsedim yavru kaplan sevimliğinde. tebessüm ettim. en saygın mekanlarından birine doğru yol almaya başladım 60 saniyenin sonunda. aynı istikamete doğru yol aldığımız bir gerçekti. ve aynı mekana giriş yaptık. arkadaş ortamı, kalabalık, kaos, dedikodu, kızların dudaklarını ısırma seansları ile erkekleriN SALYA biriktirme arasında süper bir ilişkinin olduğu bir mekan. baba parası ile alınmış lüks cihazlar, adı upuzun ve sizin adını dahi telafuz edemeyeceğiniz bir sürü içki içiliyor. şımarık, hayatta gayesi olmayan, heyecanını yitirip
heyacanını yitirip kendince anlamlar yüklediği özünde gereksiz kahkahaları marifet sanan insanların sahip olduklarının farkında olmadıkları ruhlarını peşlerinden sürükledikleri klasik cadde mekanlarından biri.
harala gürele yalandan muhabbet halinde herkes.
50 m yarıçapundaki herkesi bir bakışla kendisine bağlayabilecek potansiyeldeki güzelle göz göze geliyoruz tekrar. o zaman farkediyorum kıyafetindeki baskın renkleri. sarı, mavi (lacivert de diyebilirsin, küçümsemek için mavi yazdım). iştahımı biraz daha kabartıyor bu renkler..
içki almak için yöneliyorum hedefe, trafikte zaten göz göze geldiğimiz için aşinayız. Önemsemiyorum. Bir kadını önemsemediğin de o kadının ilgisini daha fazla çekersin der chinaski, evet. işte tam bunu yapıyorum.onlar benim ne bildiğimi bilmiyorlar, içkimi yudumlarken chill out bir ruh hali içersinde herkes, ortam sıkılganlığı hakim herkeste. Kafamdaki tilkiler yine enerji dolular.
Hatunun elindeki içki geleneksel bir meksika içkisi, serttir. Bunun üzerine temellendireceğimiz bir muhabbet başlatmalıyım Başlattım da,.yanındaki kifayetsiz muhterisleri birer birer atlattı umursamaz bakışların altında. Fenerbahçe maçı öncesiydi. Onlar için çok önemli bir ayin maça gitmek, meditasyon, rahatlama biçimi. Maç öncesi kimse bir şey yapmaz. Her şey ikinci plandadır. Yanımdaydı artık. Süslü cümleler kuramam gerek yoktu, susmam yeterliydi.
Uzun uzun sustuk ve sonra.
benden bir ilk hareket gelmeyeceğini anlamış olmanın verdiği yüzünden okunan hazımsızlıkla ne içtiğimi sordu. kendi içkisinden daha sert bir şey olduğunu söyledim. zaten bütün dikkati bendeydi ama içkilerden anlıyor oluşumu siparişimi verirken farkettiğini söyledi. beklediğim buydu."sert bir içki&" dedi, "sert içkilerden hoşlanır mısın" dedim. Mahcup bir mimikle "hı hı" dedi. Hiçbir şey söylemeden garsona el işareti yaptım."onu sen iç aslanım", mahcup oldu piç.
Koluncan tuttum, hiç alışık değildi bu tavırlara, hiç itaat etmediğini söyledi ama hoşuna gittiğiğ aşikardı. Sert seviyordu çünkü. Masadan kalktığım gibi zengin kalkışı yaptım arabamla da, çok süratli gidiyordum. Korktu "yavaşla" dedi, "beni trafikte telkin eden, yatakta da telkin eder" dedim.sustu.
an itibariyle skor 1-0 olmuştu. yatakta da arabam kadar süratliydim. vurdukça bir daha istiyordu. zaten deplasmanda yapabileceği pek bir şey yoktu. sıkılana kadar hoplattım. scoreboardda sonuca baktım. maç galatasarayın .ikici üstünlüğüyle son son bulmuştu.
televizyonu açtım. fonda fenerbahçe'nin trabzon spor'a itaat ettiğini gördüm.
fenerbahçe alışık olduğunu almış evine doğru yola çıkmıştı. keyif sigaramı yaktım.