teolojik yaklaşımlar için boşuna bilimsel ispat arayan insanların tümden reddettiği teoridir.
Eğer belirli bir inanca sahipseniz ve bu inanç size zaten evrim teorisini yasaklıyorsa, bilimsel örnek aramayın. Çünkü bilimin temelinde şüphe ve sorgu vardır. Oysa (saygı duydugum) inançlar bu teoriyi reddettiği için, teorinin lehine birşey görüldüğü zaman mutlaka bir kulp bulmak mümkündür. Sadece lehte olan örnekleri görüp "bunlar bilimseldir, aleyhte olanlar gerçek değildir" demek bilime ters düşer. Ve en önemlisi, sadece "inançlarım için bu teoriyi reddediyorum demek" , inanç için bilimsel ispat aramaktan daha çok saygınlık kazandırır insana. Eğer inanmıyorsanız, "benim inancıma ters, o yüzden inanmıyorum" deyin, geçin.
Bu arada "evrim teorisi tesadüflere bağlıdır" demek ne kadar doğrudur tartışılır. Hayatın oluşması için çok zor koşulların aynı anda olması gereklidir, ancak trilyonlarca yıldızdan oluşan galaksimiz gibi milyonlarcasını barındıran koca kainatta herşey mümkündür.
Canlıların evrim geçirmesi durmamıştır ve duracak birşey de değildir. Kimileri hala evrimi "insanın maymundan gelmesi" gibi kıt bir yaklaşımla karşılıyorsa, üzgünüm ama o evrimleşen canlılar maymun değildir. Primattır. Bugün maymun denen onlarca tür de, milyonlarca sene önceki maymunlardan farklıdır.
"madem insanoğlu evrimleşiyor, neden kanatları çıkmıyor" gibi masum bir soru, ellerin kanatlardan çok daha hakim bir organ olmasıyla da açıklanabilir; canlıların yaşadıkları ortama göre uyum sağlamalarıyla da... Mesela sulu yerde yaşayan yunusların atalarının , balık bulmak için gitgide daha çok suyun içine doğru gitmeleri, ama zaten sudan hiç çıkmamış olan köpekbalığının suda yaşamaya devam etmesi gibi.
Bu evrimin devam etmediğini düşünen arkadaşlar, bırakın fosilleri, bildiğimiz iskeletleri araştırsın. insanın ortalama boyu, kilosu, yaşı 5000 senede ne kadar değişmiş diye araştırsın. "Kuyruk sokumu, birkaç kasa dokunmak dışında ne işe yarıyor?" diye düşünsün. "Niçin köpek dişlerimiz var? Biz o kadar etçil, avcı mıyız?" diye düşünsün.
Sonuçta isteyen inanır, isteyen inanmaz tabii. Ancak "bence" ve "muhtemelen" gibi kelimelerle başlayan cümleler kullanarak, birtakım karşıt görüşler çürütülemez.
yazarı ile çelişen buzul çağı haritası hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.
1- O haritalarda atlas ve pasifik okyanusu'ndaki adalar buz altında değildir ve yerlilerin bu okyanusları geçip adalara nasıl ulaştığını açıklamıyor.
2-Kaldı ki buzul çağlarında bırakın onbinlerce kilometre yol katetmeyi, soğuktan 100 kilometre bile gitmek mümkün olamaz. Son buzul çağı bile insanların mağaralarda atlattığı bir dönemdir.
3-yazarın belirttiği haritalar, insanoğlunun ortaya çıkışından 30 milyon sene öncesine ait. Yani illa ki birşekilde o okyanusları geçmeliler. Ama nasıl?
Soru sormak, sorgulamak, tereddüt etmek bilimde vardır. Doğrudan inanmak yerine sorgulayıp, gerçeğini farkederek inanmak daha doğrudur. Mesela insan mağara adamlarını düşünebilir. Herhalde onlar da uydurma değildir. ilk insanların taş sivriltip yaban öküzü avlamaları veya resimlerde belirtildiği gibi kabileler halinde
anadan doğma koşuşturmaları dinlerdeki ilk insan inançlarıyla ne derece uyuşur?
neanderthal i duymamış olan var mıdır? insan olmayan, insandan daha iri ve tüylü, ancak insana benzeyen, mızrak kullanıp ölülerine tören yapacak kadar akıllı bu canlılar neyin nesidir? Bunların iskeletleri de mi uydurmadır?
Eğer kainat insanoğlu için yaratılmışsa, bizim en iyi teleskoplarla bile göremediğimiz
binlerce yıldızın bize faydası nedir? Biz topraktan yaratılmışsak, bizden önceki zamanlarda yaşamış olan dinozorlar hangi maddeden ve niye yaratılmıştır, niye yok olmuşlardır?
Özetle evrim teorisi herşeye cevap vermese bile, körü körüne inanç yüzünden yok sayılmamayı hakedecek kadar soru işaretleri uyandırmaktadır. Yeni soru işaretleri de yeni cevapları, yeni arayışları ve gelişmeyi getirir.
Hatta inanç ile evrimin aynı şeyi söyleme ihtimali bile vardır. Şu koca evrende herşey mümkündür.