Bugün 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan 38 yıl önce bugün idam edildi.
Deniz ve Yusuf 25, Hüseyin sadece 23 yaşındaydı.
Başbakan Süleyman Demirel, mobilya yolsuzluğundan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak, "Daha 25 yaşında çocuk... Onunla uğraşıyorlar" demişti...
Kendi yeğeninin "çocuk" olmaya hakkı vardı ama sıra Denizler'e gelince... Onlar asılmalıydı!
Meclis Genel Kurulu'nda oylama yapılırken Adalet Partisi Grubu'nun en önünde oturuyordu.
Elini 'idama evet' için kaldırdı; sonra arkasına dönüp baktı.
Yüzlerce el onu izledi...
Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü, gülümsedi.
idamlar kabul edilmişti.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin eğer asılmasalardı; belki de bugün hayatta olan kimi arkadaşları gibi silinip gideceklerdi...
Hatta belki bazıları gibi "liberal" olacaklardı...
Ama Demirel ve arkadaşları onları idam sehpasına göndererek ölümsüzleştirdi...
Şimdi her yılın 6 Mayıs'ında yeniden doğuyorlar!
Öldürülmelerinden 38 yıl sonra bile anneler, babalar; çocuklarına onların adlarını veriyor!
Denizler'in asılmasında bir numaralı sorumlu Demirel'se bu konudaki ikincilik tartışmasız, dönemin iktidar yandaşı gazetesi Tercüman'ındır...
Kemal Ilıcak'ın sahibi olduğu Tercüman manşetleriyle ve köşe yazılarıyla bu üç gencin boyunlarına ilmiği geçirenler arasında başı çekti...
Deniz Gezmiş yakalandıktan iki gün sonra Tercüman çarpıcı bir manşetle çıktı... Başlık şöyleydi:
"Deniz Gezmiş ODTÜ'de harem hayatı yaşamış..."
Ve spotu:
"20 kızla sevişiyormuş."
Peki haberin devamı nasıl? Okuyun:
"Gezmiş, konduğu cezaevi hücresinde 25-30 kişiyle kalıyor. Muhtemelen Sinop Cezaevi'ne gönderilecek."
Yani haberle manşetin ilgisi yok...
Zaten bunun farkına varan da yok!
Madem bir hesaplaşmaya girdik; devam edelim:
1980 darbesinden sonraki yazılarıyla büyük bir hoşgörü örneği sergileyen; ama 1972'de Tercüman'ın en acımasız kalemlerinden biri olan bir köşe yazarı, bakın idamlardan iki gün sonra yazdığı yazıda idamları eleştirenleri nasıl hedef göstermiş: "ve işte en açık lisanla söylüyorum, bazı sapık dostlarıma sesleniyorum. Lütfen yanıma sokulmayın.
Hatta selamı sabahı kessek daha iyi olacak.
Aksi halde teker teker hepsine kötülüğüm dokunabilir, dikkat!
Biz de kendi davamıza inanmışız o kadar.
Beyler, susmak yok artık.
Böyle konuşanları derhal ihbar edeceksiniz.
Her şeyi sıkıyönetimden ve hükümetten beklemeyelim."
Aradan 38 yıl geçti; bugün de aynı haksızlık yaşanıyor...
Bugün de onlarca kişi, yine iktidarı devirmeye çalışmak iddiasıyla... Yine hükümetin yönlendirmesiyle...
Ve yine yandaş medyanın pompalamasıyla...
Yine cezaevinde yatıyor!
Bu kez idam yok ama tutuklamalar, infaza dönüşmüş halde...
O gün Deniz, bugün Mustafa Balbay... O gün Yusuf, bugün Tuncay Özkan... O gün Hüseyin, bugün yurtsever öğretim üyeleri, hukukçular, aydınlar...
Hepsi, iktidar karşıtı olmalarının bedelini ödüyor!
Ve o günkü Tercüman Gazetesi'nin işlevini üstlenen onlarca yandaş gazete, televizyon internet sitesi; mahkemeleri yönlendirmeye devam ediyor.
Bu ayıp artık bitmeli.
Ben nasıl olsa görmem ama...
38 yıl sonranın yazarları, artık bu yazıları yazmamalı!