bedenin bedene değil ruhun ruha birleşmesinin getirisidir. gerçek manada sevdanın tadı nasıldır acaba? mecnun leyla'sını severken, mem zin'i severken hangi tadı aldılar acı mı tatlı mı? neden bizlere hep sevdanın kanıtı olarak bu gibi ayrılıklar, yürek parçalayanlar örnek gösterildi bugüne kadar?. bu işte neden bir terslik var deyip duruma el atmadık? sevdanın tadı ayrılınca mı?, onun için ölüme gidince mi?, gurbeti yaşayınca mı?, ölünce mi?... anlaşılır ey insan. bir insana kavuşamamaksa sevdanın tadı ben bu sevdanın tadının acı olduğuna karar verdim. acı da düşündülüğünde bir taddır ama çok can yakar. her ota boka onay veren isviçreli bilim adamları bana şimdi demesin ki sevdanın tadını ispatla, sevdanın tadı acıdır öyle büyük sevdaları değerlendirirsen. ya da vazgeçtim acı felan değil. sizi kandırdım. sevdanın tadı onu düşleyince deryalara dalıp mutlu olmaktır, şöyle bir deniz kıyısında ya da göl kıyısında ya da bir gece konduda doğayla bütünleşen küçükte olsa bir iki odalı evde sevdiceğini alıp şömine başında başını ayağının üstüne koyup saçını okşamak, gözlerine bakıp derin bir seni seviyorum sevdama kaynaklık eden doğanın bana bahşetmiş olduğu güzel insan demektir. belki de sevdanın tadı bu dur. o zaman bunun tadı da çok harika baklavalardan, tatlılardan daha bir güzel taddır. acaba tadı nasıl?