bir türlü bilemedik.
kazandığımızı sandığımız anda mı yoksa taa ilk başında mı kaybettik biz hayatı, ebe kucağında haykırışlara tutunup ağlayarak başladık bu maceraya. bilemedik. bir dağ manastırının dibi görülmeyen koridorunda, sabah ibadeti için sessiz sessiz ilerleyen bir rahibin sakinliğiyle yaşadığımızdan mı kaybettik? yoksa bir küçük çocuğun pazar yerinde umarsızca gördüğü her şeye saldıması ağlayıp ortalığı paralaması gibi her gördüğümüze özendiğimizden mi kaybettirk.
sahipsiz kaldığımızdan mı kimsesizlikten mi tükenmişiz. çok sevdiğimizden sabırsızca ve doyumsuzca sarıldığımızdan mı susuz kalmışız. ekmek gibi mukaddes su gibi aziz ol! diyemediğimizden mi manevi buhranlara kapılıp gitmişizb bilemedik.
dört dörtlük bir müslüman olmadık hiçbir zaman lakin samimi bir insandık galiba. dolmuşta ayakta kalan yaşlı teyze yer vermediğimiz için mi kendimizi kötü hissediyoruz. haksızlığa susmuş hakim gibi sinirliyiz. askerine saldır emri vermiş kendi cephe gerisinde kalmış bir komutanın vicdan azabını çekmesi gibi yarı yolda bırakmışız sevdiklerimizi. yıllardır gül için yaşamış güle ulaşmak için çabalamış bülbülün, gül karşısında sesinin kısılması kadar çaresiziz. yapacak bir şeyimiz yok! biz nerede kaybettik insan nerede kaybeder ya da kazanır biz bunu bir türlü bilemedik.