aşk uyumlu birlikteliklerde yerini karışılıklı sevgiye bırakır. Aşk denen, insanı yanıp tutuşturan şey aslında başka bir insan aracılığıyla kenarını köşesini süsleyerek ve güzelleştirerek hayran olduğumuz bir imajdır. Bunun tadına doyulmasa da, karışımızdaki insanın "gerçeğine" yaklaştıkça ve onunla tanıştıkça ayaklarımız yere iner. Onun üstüne giydirip yakıştırdığımız kostüm de düşer. Bu gerçek ve aşk kostümünü çıkarmış kişi, bizi birliktelik anlamında ne kadar tatmin ediyorsa, ilişki de o kadar sürer. Yani aslında ilişkiler aşkın gücünden çok kişiler arasındaki uyuma bakmaktadır. Aşkın süresi ise aşık olan kişinin karşısındaki insanı kafasında yarattığı imajdan ayrıştırma süresiyle aynıdır. Bu bir hafta da olabilir, bir yıl da olabilir, dört yıl da olabilir. Bu, hem insanın hayallere sarılma gücüne ve isteğine bağlıdır, hem de karşısındakini ne kadar gerçekten tanıma fırsatı edinebildiğine. Karşımızdakine duyduğumuz aşk yoluyla giydirdiğimiz ve süslediğimiz imaj, onun gerçeğine ne kadar yakınsa aşkın süresinin ve yoğunluğunun çok olması o kadar muhtemeldir. Ama dolu yaşanan ve birbirine alışılan ilişkilerde aşkın yerini birbirinden sıkılmaya ve mutsuz olmaya, veya birbirine alışıp birbirini severek mutlu ve uyumlu yaşamaya bırakması kaçınılmazdır.