"tanrım,
sana inanmıyorum. sen yoksun, yoktun.....taa ki ben bir önceki mektubu yazana kadar. çünkü var olmayana ithaf edilmez ve ben ettim, oyüzden artık var olabilirsin ya olmazsın. zaten ne eyler ne yaparsın anlamadım daha önce de belirttiğim gibi. ama ben seni, sana inkar edebilirim, hoş paradoks olur, civciv-tavuk hesabı, eğleşiriz. ben çelişirim kendimle sen bana bakma zaten bu taraflara pek bakmıyorsun, ama büyük ihtimal bu çelişkiminde suçlusu sensin, o yüzden sana bir kere daha inanmıyorum, yoksun sen...evet evet bence yoksun. Ha varlığını kabul edip de sana itaati kabul etmiyorsam,bunca afetin/mucizenin, insan mantığının alamayacağı güçleri kontrol ettiğine inanıp da sana isyan ediyosam, insanlığın elindeki muhteşem güçle (zeka) kendine verdiği zararı görmezden gelip herşeyde seni suçluyorsam, ve en önemlisi inannılmaya zorlandığım gücünle beni pikosaniyenin megabirimlerinde birinde sadece bir puf sesine çevirebileceğine, ve bundan çok daha uzun ve acılı sonlara beni maruz bırakabileceğine rağmen, insan denilen denyonun mahvettiği şu dünyada yine de iyi kötü yaşamama olanak verdiğine farketmeme rağmen isyan ediyorsam, din denilen olayın özünü araştırmadan dini yaşadığı iddia eden dinsizlerin sözüne göre seni yargılıyorsam.....eee.....bence ben bir konuyu gözden geçirip dönücem sana!"