ulan ya varsa, eşiğinin aşılması için biraz erken sanmış olsak da o eşik aşılmış. şimdi sırada sırası ile, kutsalıma saygı ve arkasından kurandan ayetlerin gelmesi gerekiyor.
allah var ise (bkz: tövbe tövbe)insanları minionları olarak yaratmamıştır. ve yine var ise, kendisinin varlığına aman ya varsa diyerek inananlara inanmayacak olması da cabası.
burada sorun aslında, günümüz türkiye sosyal eğrisinde ortalamanın bazı siyasi güçlerce bilerek ve istenerek fakir ve cahil bırakılmasında yatıyor. bu kitle zaman içerisinde ortalıkta cirit atan din tacirlerince suistimal edilerek kendi karanlık güçlerine adapte kara kanatlı cehalet vampirlerince emilmeye hazır kurbanlar haline dönüşüyorlar.
tabi bu hep aynı yerde birlikte yaşayan kitlenin çevresi de kendisi gibilerle dolu. bu boşlukla doluluk sınırı ise onların hiç ateist, hiç deist, hiç politeist görmedikleri paralel bir varoluşa yer açıyor.
bu noktada türkiyeye internet geldi ve ucuzladı.
bu her zaman kavgaya hazır görünen avam kitle de, internet ile birlikte, ateist, deist, homofobik olmayan, eşitlikçi, komunist, anarşist, hedonist, eşcinsel.. bilumum insan ile aniden coğrafi olmasa da navigasyon olarak içiçe buldu kendini. bu içiçelik onda doğal bir garipseme ve kendi doğal ortamından uzaklaşan vahşi hayvan tepkisi vermesine sebep oluyor. saldırıyor. kendini düşünmeden saldırıyor. çünkü ilk kez kendi gibi olmayan bir kitle var karşısında, inandığı ya da inanmadığı bazen de inanamadığı bir şeylere okuyarak ve öğrenerek ulaşmış. kendisine anlatılana değil bulduğuna inanmış. öğrenilmemiş ama ezberlenmiş cümlelerle değil kendi anlamını çözdüğü, farklı okumalarla karşılaştırıp doğrusunu bulduğuna inandığında ancak sadece o konuda okumaktan vazgeçip başka şeylere dadanan bir bilgi açı ile karşılaşmış.
bu bilgi açının tamamı elbette ateist değil. ama bizim hikayemizin kahramanını da korkutan o değil. kendisi ile aynı şeylere inanmasına rağmen özgürce kendini yaşayandan daha çok korkuyor. çünkü az çok ateist dediğini kafasında sınıflandırabilmiş. ama öteki kendi ile aynı şeye inananı çözemiyor.
nasıl oluyorda ramazanda içmem, yılbaşında kesin içerim diyebiliyor. bunun anlamlandıramayan bu cahil ve kavgaya hazır kitle bu noktada ateist ile köprüyü geçmeye çalışıyor. diğerini ikna için gerekirse korkutmak için. ateistle dalga geçmeye çalışıyor. tehdit ediyor. mazluma yatıyor. amaç o rahat adamı kafalamak. kendi dipsiz karanlık kuyusuna bir kurban daha çekmek.
bilmediği sularda tekinsiz yüzen her balık gibi kah hızlı kah yavaş bazen tehditle bazen ağlayarak.
ama helal olsun yüzebiliyor. tabi balıktır. neyden kaçtığını bilmeden, ilk kaçtığı anı yeri kişiyi unutarak. bir dinli ile tartışılır, bir takımı tutanla tartışılır, bir fethullahçı ile de tatışılır, herkesle tartışılır. ama cahille tartışılmaz. söyleyebileceği tek şey anokrizm olan, öğrendiği değil kendisine ezberletilen, inandığı değil, kendisine anlatılan tanrının varlığına inanan cahil ile tartışılmaz.
çünkü her adımında, anlamadıysan anlatanları var bir de onları oku diyen adamın kendi fikri yoktur. onunla ne tartışacaksın. bu sene balıklar olarak nereye göç edeceklerini mi?