Bir gün bir ahhh gibi uzun sesle ya anamın ya kardeşim dudaklarından kopup gideceğim. Kim hatırlar ki 10 sene sonra. insanoğlu kuş misali derler ya hep, yanıma kar kaldı acılarım. Ölüm değildir dünyanın en müşkül işi, müşkülü budur ki ölmeden önce ölürse kişi. Hayatın zalim davrandıklarından da değilim aslında. Çok güzel bir çocukluk, tabiri caizse bir dediği iki olmayan bir hayat geçirdim. Her dediğim yapıldı her istediğim alındı ki bunlar babamın beni bırakıp gitmesinden sonra düştüğüm boşlukta en önemli role sahip faktörlerdi. Ben öldüm... Babamla beraber ben de öldüm sandım. Yok... Hayat devam ediyormuş ya ölenle ölünmüyormuş. Hasta bir anam varmış bide babamın emaneti bacım. Neymiş demekki onlar için yaşamalıymışım. Zamanında hayatımı mahveden biri yüzünden yaşamadıklarımı içimde uhde kalan bütün hayallerimi kardeşime yaşatmalıymışım. Tekrar babamın koynuna gideceğim güne kadar annemin benim için kurduğu hayaller için, kardeşimin güzelelr güzeli yeşil gözlerindeki parıltının sönmemsi için sımsıkı tutunmalıymışım hayatın inadına hayata. Sadık yarimle babama kavuşmadan önce onun bana bıraktığı emanetlere iyi bakmalıymışım. Söz veriyorum baba... Söz... Senin emanetlerin bana bahşedilen en güzel hediye. Onlar için yaşıyorum... YAŞAMALIYIM...
söz vermiştin... diplomamı görecektin, çocuğumu sevecektin, evlendiğim gün kahrından uçağa atlayıp uzaklara gidecektin kafanı toplayana kadar, her gece üstümü örtecektin... sözünü tutmadın baba...