yaşım itibari ile alf'i de çok sevmem hatta özlemle anmam gerekiyor da aslında bu diğer diziler gibi sevemedim fazla. A takımı vardı ama...vardı diyorum sadece.
Misal, avrupa yakası; dizinin ilk bölümlerini kardeşimle izliyorduk, o sıralar evin diğer fertleri diziyi gayet aptalca buluyordu. gel zaman git zaman diziyi onlar beğenmeye başladıkça ben diziden soğudum. Özellikle Burhan altıntop esprilerinin tavan yaptığı gayet aptalca olduğuna inandığım o "muhteşem" bölümlerinde(!) hayattan soğudum ya hu. Tıpkı bu sabah sözlüğü açıp 702 milyon dolar maaş alan adamı okuyunca hayattan soğuduğum gibi.
Ben maç izlemeyi de severim, şampiyonlar ligi maçlarını, büyük takımların ya da desteklediğim takımların maçlarını, premier lig maçlarını bilhassa tottenham ass'n hole* maçlarını (evet,tottenham'lıyım var mı? ) izlemeyi... Gerçekten bu maçları kaçırmadan hepsini tek tek izlemek isterim ama benim koşullarım var. bi kere büyük ekran televizyon... Öyle projeksiyona falan gerek yok, alçak gönüllü bir adamımım ben; bir plazma yeter!
Ah bir de bira içmeden edemem. yakarım bir de camel; en kral mahmuz* ben olurum lan!
Ama gelin görün ki hayat beni neyledi;
uğraşırım kpss ile
izleyemem maçı zevk ile
neyliyeyim eto'o yu messi'yi
star tv uyduya maçı açmazsa şifresiz ile!
***
Hadi özetleyelim sizler için; yaşlandıkça daha çok ted*'e mi benziyorum yoksa herkes kendi zevkini bir başka kişinin zevkinden üstün mü görüyor? yoksa güzellik subjektif değildi de tıpkı kardinalistlerin dediği gibi ölçülebilir bir şey miydi?