gecenin geç bir vaktiydi, ve uçağa bir sessizlik hâkim olmuştu. bu benim malta'ya ilk gidişimdi ve yanlış hatırlamıyorsam milli takımımız en kötü zamanında bile malta'ya üç-beş atıyordu. tam uyuyacağım sırada, birden, sonradan adının mükremin olduğunu öğrendiğim pilot yanıma geldi. "hanımefendi, uçak fazla sallanmıyor, değil mi?" dedi. ardından "hayır, yol biraz kasisli de." şeklinde ebsürd bir espri yapmayı da ihmal etmedi. esprili oluşu, ve de edeleli vücudu hemen dikkatimi çekmişti. derken birdenbire uçağın ışıkları söndü, ve de pilotla ikimiz sarmaş olduk. tam dolaş olmamıza ramak kalmıştı kiii. . . . . . .
(numan gelir)
+ yumurtan hazır feriştahım.
- aa, sen yumurta mı yaptın numan?
+ heeee.
- peki senin için yumurtayı kırıp yağın içine atmak zor olmadı mı?
+ yok canım, bu tip işler benim için çocuk oyuncağı.
- biliyorum numan, senin için evlilik de öyle.
- numan, biz niçin uçağa binmiyoruz?
+ ne uçağı feriştah, hem biz uçağa niye bineceğiz?
- numan, ben de tıpkı emmanuella* misali uçakta iki kişilik yerde tek başıma oturmak istiyorum. yalnız bu tek başınalığım geçici bir süre olsun istiyorum, tıpkı emmanuellanınki gibi...
+ kim bu emmanuella feriştah?
- sen tanımazsın. bu, sosyal içerikli bir film kahramanı. uçakta yalnız seyehat eden bir kadının sorunlarını hicvettiydi bir filminde.
(mükremin gelir)
* öff, hörmetler.
- a, hoş geldin mükremin.
* hoş bulduk feriştah yenge.
+ geldi yine yedi sekiz bela mükremin.
* gerçi bu isim de fena değil ama, biz yine de delikanlı mükremin'i tercih ediyoruz numan amca.
+ seni iki saat evvel baban aradı, belli ki yine kandırmışsın adamı.
* bizim aile içi durumlarımız seni âlâkadar etmez numan amca. iç işlerine karışıcı uzun cümleler odun sahibi insanları bozar. kısa kes, sayfada fuzuli yer işgal etme.
- numan, hadi sen git bize uçak bileti al, hadi.
+ uçak bileti mi?
- ya da istersen çay yap. ama çay da kısa sürer, sen git bize içli köfte yap, hadi hadi.
+ ama ben içli köfte yapmasını bilmem ki feriştah.
- öğrenmek için dünya kadar vaktin var numan.
+ bileydim içli köfte istediğini, yumurta yapmazdım feriştah.
- çabuk ol hadi, bir sürü işin var, hadi hadi...
+ peki canım, peki. (yumurta tepsisini de alır gider)
* gidiyor, gidiyor angut yaa! hayatının ilk nezlesinde bunun beyni burnundan akıp gitmiş. valla. ilk selpak bunun beynine mezar olmuş haberi yok lavuğun.
- mükremin, bırak şimdi numan'ı. sen nasılsın?
* iyiyim, ve odun kırıcam.
- mükremin, sen hiç uçağa bindin mi?
* uçak mı, binmedim.
- ben de binmedim, ama emmanuella bindi biliyor musun?
* hah, mevzuya girdik. bak feriştah yenge, bugün bizim evde soba kuruldu, ve buna bağlı olaraktan bir miktar odun ihtiyacı hasıl oldu. ben de bu yüzden buradayım, sylvia kristel mevzulara girmeyelim.
- hayır mükremin, şey diyecektim, ben bu aralar yüksek rakım fentezilerine alıştırıyorum da. . . .
* yahu feriştah yenge anlasana, sen evli ve de bark sahibi bir insansın. tamam, numan amca duran toplara vuramıyor olabilir, belki de yanlış mevkide oynatılıyor da olabilir, ama bunlar beni âlâkadar etmez!
- eksik söyledin mükremin. evet benim bir kocam var, ama şurda duran balta ondan daha dirayetli. içerideki tartı aletiyle mukayese bile kabul etmez. o benim gözümde bırak kocayı, eşya bile değil mükremin. allah'ım şu edelelere bak (diye mükremini mıncıklamaya başlar)
(asuman gelir)
= iyi günler!
* asuman, senin ne işin var kızım burada?!
= randevulaşmıştık ama, senin burada olduğunu söylediler! tabi rahatsız ettiysem gidebilirim. gördüğüm kadarıyla meşguliyet olayı... mükremin, bu kadın yine sana taciz olayıne devam mı ediyor?!!
- mükremin kim bu kadın?
* anlaşılan şimdi sizi taammüden tanıştırmak icâp edecek. bu feriştah yengemiz, bu da asuman, benim manita oluyor.
- neyin oluyor?
* yani davam, dalgam, sevdalım, şu bu ...
- bunlar ne sevimsiz kelimeler mükremin, sen sevda hücrelerini bu yer elmasıyla mı etkisiz hâle getiriyorsun, yazıklar olsun sana!
= mükremin, bu acayip kadın ne diyor?!
- demek bu şekilde anlamıyor, o zaman aynı olayı bir de baltayla anlatayım. seni gidi güliver'in yer cücesi seni. . . .