Ve bu durumdaki binlerce insanın beraberliğine "Evlilik" denecek.
Tatsız değil mi?
Peki kim ister böyle olmasını? Hiç kimse.
Ama sebep olan biri var.
Kadın. Genellikle.
Hepsi değil tabii. Sözüm kendisine evliliğin dışında yaşam alanı yaratan, eşine de bu fırsatı veren kadınlara değil. Ölüm ayırana kadar kıç kıça yaşamaya ant içmiş olanlara. Kocayı ilkokul müsameresindeki kavalyesi gibi görenlere. Hani her figürün elele yapıldığı...
Sinemaya beraber gidilecek.
Alışverişe beraber çıkılacak.
illaki beraber uyunacak.
Bütün programlar ikili olarak tasarlanacak, ancak bu hususta kocaya hiç danışılmayacak, Ona sadece yer ve zaman bildirilecek.
Ayrıca, arkadaşlar kadının seçtiği evli çiftlerden oluşacak. Erkekler eşleri vasıtasıyla tanışıp metazori kaynaşmış olacaklar.
Adam eve yorgun argın gelirmiş,
Oraya değil de şuraya gitmek istermiş,
Falancalarla değil de, filancalarla olmak istermiş,
işten başını aldığı bir tek pazar günü varmış, o gün belki de akşama kadar uyumak ya da balık tutmak veya televizyon seyretmek istermiş,
Hatta kıl bile sizin kadar ısrarcı değil; bir gün lavaboya, küvete, yatağa, oraya buraya düşüp gidiyor.
Şimdi "Kocam kendi istiyor böyle olmasını" diyenler olacak. inanmayın kocanıza. Size yüzü tutmuyor olabilir. Arkanızdan "Boğuluyorum" dediğini kulaklarımla duydum.
Benden size tavsiye, biraz sizi özlemesine izin verin. "Bu pazar evde kalıp kitap okuyacağım, sen de istediğini yap" deyiverin mesela. Bir kerecik şaşırtın adamı.
Kuş mu bu adam avucunuzda sıkmaktan vazgeçtiğiniz an uçup gitsin? Hem sıkıyorsunuz da ne oluyor, gördünüz işte, siz kabindeyken yaptı yapacağını.
En önemlisi, sizin de ihtiyacınız yok mu bir parça özgürlüğe? E, ne bu hal öyleyse? Pek mi hoşunuza gidiyor adamın suratsızlığı?