ülke insanının "kemalist hegemonya" tarafından zihni kontrol etmek yoluyla nasıl da "yanılsamaya" uratıldığının ve bu ülkenin niçin gelişme sürecinde sürekli engellemelerle karşılaştığının en iyi örneklerinden biridir bu düşünmez yazar. hergün bir sosyal bilimciymiş gibi yaptığı tarihsel ve sosyolojik değeri sıfır olan tespitleri kemalist bünyeler tarafından bir hap misali yutulmakta ardından bünyede oluşan rahatlama reakisyonu "en çok okunan " yazarlar zırvasında yerini almasını ve bilimsel değeri sıfır olan yazılarının toplum içinde kutsanmasını sağlamaktadır. kemalizm'in yetiştirdiği ve amiral gemisinin baş tahtına oturttuğu bu yazarımsı iktidar partisi işçi ile çatışmaya girince "sosyalist" burjuva ile çatışmaya girince "kapitalist "olmakta ve çiftçiyle çatışmaya girince "köylü milletin efendisidir " sloganlarıyla karşımıza çıkarak kendi kimliğinin aslında sahibi olmadığını kendi varoluş koşullarının "iktidar partisi" tarafından belirlendiğini haykırmaktadır. hiçbir konuda bir birikimi olmaması ve bütüncül analiz gücünü kendinde hisstememesi olaylara "tarihi bir bütünlük" içinde bakmak yerine "günübirlik" bir tarih bilinciyle bakarak kavramaya çalışmasına neden olmakta bu durum yaptığı tespitlerle ortaya çıkan birbirinden çelişik olguların ontolojik nedenini oluşturmaktadır. "tez" "anitez" ve "sentez" olarak ilerleyen diyalektik yaklaşımın yazarın epistemolojik kültüründe hiçbir şekilde yerinin olmaması zaten yazarın konumunun baştan bir "yanılsama kültürünün" belirlediği şekilde konunlandırıldığını göstermekle birlikte tam da "hedef kitle için" uykun bir şekilde dizayn edilmiş bir yapıya sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. yazarın konumlanmış olduğu yerin "belirleyicisi" olmaması ve kendi kimliğine sahip olmaması kendi varoluş koşullarının dışına çıkamamasına neden olup yazarın konumunu belirleyen iktidar mekanizmasıyla kimliğini sürekli şekillendirmekte olan "iktidar partisi" arasında kalarak süekli azilmesiyle sonuçlanmaktadır. kimlik aşınması , kimlik şekillenmesi ve epistemolojik yetersizlik yazarda "bir cahil cesareti" yaratmakta ve cahil cesaretinin vermiş olduğu enerjiyle haraket ederek toplumsal muhalalif dinamiklerinin merkezini oluşturmaktadır. merkezini oluşturduğu toplumsal muhalif hareket zaten kendisinin konumunu belirlemiş olan bir kitlesel yapı teşkil etmekte bu kitlesel yapıyı teşkil eden bireylerin "düşünme" " "epistemolojik süzgeçten geçirme" ve "ontolojik sorgulamalar yapma" bilincinin sıfır olması tam da merkez ile merkezi oluşturan kitlelerin birbiriyle bir vucut edasıyla uyumlu bir şekilde hareket etmesini sağlayarak bu kitleyi tam da karşılarında olduklarını iddia ettikleri " cemaatçi dogmatik yapıya" dönüştürmektedir.