ya sevince

entry1 galeri
    ?.
  1. bir ozanla tanıştım. hasan adında. ergani doğumlu. harput'ta bulunmuş. ankara'ya sinop'tan gelmiş. Neyse şimdi memleket saptamasıyla uğraşırsak altından kalkamayız. ülkeleri olmaz onların. ozan dedik ya. dar ve değişkendir coğrafyaları.

    kış günü duymuştum sesini. sakarya meydanı'nda dolaşırken, taa uzaklardan gırtlağı beni olduğum yerde yakalayıp, sokakları aştırarak, başucuna götürdü. ince, kısa, zayıf bir adam. elleri sazının bağrında ezbere gidip geliyor. onu çok iyi tanıdığı besbelli...

    ''yüksek minarede kandiller yanar'' gibi zor bir harput uzun havası çekiyor. ara sıra göz ucuyla başındaki kalabalığı taramak için yalancıktan gök yüzüne bakıyor..
    bir kaç bozukluk düşüyor önündeki mendile. bu ona daha bir heyecan veriyor,''kandilin şavkına canım'' türküsü son hız ilerliyor.. hemen ısınıyorum ona ve kirli yüzünü öpüyorum.. diyarbakır'ın, harput'un, ankara'nın, sinop'un toprağı bulaşıyor ağzıma yüzüme..bir de diğer yanağından; adana, siverek, izmir, istanbul... ilk türküsünü bitiriyor, ağlıyor. kireçlenmiş dizlerini ters yönde altına alıyor. mendilini düzeltiyor. şarabından bir fırt çekiyor. ateş istiyor. ama iyi içine çekemediğinden sönen sigarasını yakmam için bana uzatıyor. yakıp veriyorum. yanıp duruyorum. birlikte yanıyoruz. ''aç mısın?'' diyorum. ''hayır'' diyor. rahatlıyorum. zira son kuruşuma kadar biraz önce ona vermiştim. pişman değilim. sazın telleri ellerinin altıda cilvelenip inliyor.''baba bugün dağda duman yeri var''bitiyorum... çantamı altıma, kafamı dizlerimin altına alıp bi cıgara da ben yakıyorum. yanıyorlar.. kalabalık artıyor. bütün ülkem başıma birikti. ''öff ülen..'' diyor biriler. bazısı ''gadan cannıma keko'' diyor..

    biz kardeşiz. hepimiz. canız biz. işte aynı gemideyiz. sular ne olursa olsun, aynı gemideyiz. birbirimizi sevmek zorundayız diye haykırıyorum... ''he gardaş'' diye onaylıyorlar. hasan abi susuyor. medeniyet sallanıyor. eyvah kopacağız... susma hasan abi. hadi coştur bizi.
    birbirimizi sevmesini öğret. tutkalsın sen, yakala çatlaklarımızdan. yapıştır bizi. sonsuza dek. hadi kurban olurum, türkülerin susmasın. ayırma bizi. vur teline, mızrabın olayım, bak üşütmüyor bu soğuk bile...

    kalabalık dağılınca ona nasıl geçindiğini soruyorum. ''karnım acıkınca lokantanın önünde tınlatıp döneri kapıyorum, susayınca birahanenin, ayakkabım yırtılınca...''
    ''ya sevince,sevince?'' deyip, sevdiğime koşuyorum..
    peşimden yanık bir ses kovalıyor uzaklaşıncaya dek:
    ''el vurup yaramı incitme tabib...''

    tanım: ''yağmur getiren fırtına'' isimli romanıyla 90'lı yıllarda ünlenen bülent akyürek'in 1998 tarihli bir yazısıdır.
    0 ...