Her tarafı camla kaplı ve devasa bir odada hapsedilmektir. Oda o kadar büyüktür ki çok küçük kalırsın içerde, çıkış kapısı bulma imkanın yoktur ve aslında bir çıkış kapısı da yoktur.
Çığlık atmaya başladığında kuru bir gürültü tarafından hapsedilirsin. Eğer suskunsan, ustalıkla izole edilmiş sessizlik hüküm sürer sadece. Camın arkasında birkaç insan görürsün ve hiçbirini seçemezsin. aslında yol göstermeye çalışıyorlar belki ya da orada insanlar yok. Ya da orada birileri var ama onlar insan değil.
Artık kendinle mücadeleyi bırakıp etrafa bakınmaya başlarsın. Tam önünde duran bir sürü boya kutusunu fark edersin. Bunlar muhtemelen saatlerdir ya da günlerdir orada durmaktadır ama fark edilmeleri zaman almıştır, nedense. Boya kutularında daha önce hiç görülmemiş renkler bile vardır. Fırçayı eline alırsın ve boyamaya başlarsın, istediğin renklerle boyarsın odayı. Şöyle bir bakarsın ki, her şey farklıdır. Artık çığlıkların yankısı bile farklı renklerdedir. Sessizliğin gölgesi bile renklidir.
Artık yapılacak tek şey kalmıştır: eserini var gücünle yıkmak ve dışarı çıkmak.