durur durur euro 2008 de almanya ile oynanan yarı final mücadelesinde uzaktan sert ve düzgün bir şut çıkarmasını hatırlarım. işte orada bu adam oldu galiba demiştim. ancak uluslararası arenadan kendi çöplüğümüze döndüğümüzde sebebini tam hatırlamamakla birlikte galatasarayın sakatlık sirkulasyonunun daimi onur üyesi olması kendini çok yıprattı. her topa girişinde acaba tekrar yerde kalırmıyım endişesiyle pek etliye sütlüye bulaşmadı, bulaşamadı.
kabiliyeti gereği sadece top çalan, basan ve topu dağıtan bir futbolcu olmasından mütevellit, böyle bir psikolojide kalması onun açısından pek olumlu olmadı.
ancak sadece o değil, o turnuva pek kimseye yaramadı. gazetelerin yaptığı bir haber epey dikkat çekiciydi, amerikalı kondisyoner takımı milli futbolcularımıza çok iyi kondisyon yüklüyor ve oynadığımız maçlarda son dakikalarda ayakta kalışımız ve geri dönebilmemiz buna bağlanıyordu. abartmak istemem ancak o milli takım gerçekten de diri, hareketli ve oldukça yırtıcıydı.
anlayamadığım orada edinilen staff neden türkiye süper ligi takımlarında kendine yer bulmuyor, (bulamıyor?!?). neden antalyanın ormanlarından, almanya'nın havasından medet umuluyor her seferinde enteresan bir şekilde. her sene herkesin bas bas bağırdığı bu kondisyon muhabbeti ve bizim hala o hakem şike yaptı, bu ise yapmadı şeklinde birbirimize ileri götürmek adına adım attırmayışımız, ve düzenin önüne taş koymak yerine biz de nemalanmamız, 4 büyüklerin hiç birinin birbirinden farkının olmadığını gösteriyor.
şimdi 17 yaş altı ya da 21 yaş altı milli takımlarını izleyince yeni yetenekleri görüp heyecanlanmak ve geleceği hakkında umutlanmak istiyor insan ancak böyle bir ortamda iyimser olmak çok ama çok zor görünüyor, olan yine kursakta kalan hevese oluyor..