osmanlı'nın son dönemlerinde 2 türk askeri bulgar komutanları soylarına küfrettiği için çekip alnında vurmuştular da o gavuru, iadam edilmişlerdi. osmanlının son dönemleri, evet... o karanlık, umutsuzluğun en zifiri zamanı. türk için yok olmakla var olmak arasında bir gidiş-geliş zamanı...
efendiler! ne oldu o zaman? bir kıraathaneye giren yaşlı adam demişti ki 'kim savaşır cephede, kim ölür?' çünkü cephede savaşan da, ölen de türktür, ganimeti alıp safa süren rumdur, ermenidir, bulgardır. 'içimizi kararttın ey koca türk' derler ona, koca türk der: 'kararacaksa zamanı şimdidir oğul'.
bunlar da geçer dostlar. tüm dünya türk düşmanı olmuş, türk türke düşman olmuş. afrikanın kapkara zencisi fransızca konuşur da kimse fransız'a sormaz bu adamlara ne yaptın diye? açlıktan ölen milyonlara bir lokma ekmeği çok gören fransız'a kimse bir şey demez, 3-5 milyonu katleder de kimse ona 'yaptın' diyemez. gel gör ki 100-150 kürt haksız yere öldü diye türk'e edilmeyen hakaret kalmaz. oysa kürt benim hastahanemde sırtüstü yatıp ilacını içer, yemeğini yer 3 öğün, iyileşince izlediği televizyonu da sarar bir battaniyeye alır gider evine ve açar roj tv izler. türk'e söver, elinden gelse bir bardak suda boğar, 'geber' diye bağırır. türk 'din kardeşidir'der, halepçeden çeker alır, bağrına basar.
dünümüz odur, bu günümüz budur, yarınımız nicedir dostlar?
ama zanneder misin ki türk uyuyor? türk uyanık, zamanını bekliyor.