kendisiyle barışık olmak insanın bebekliğinden itibaren edindiği ve öğrendiği bilgiler ve deneyimlere ve bunlarla uyumuna bağlıdır. Vücudumuz sürekli yemek depolayarak beslenirken, beynimiz de bilgi depolar. Hazmedilemeyen yemekler veya zehirli besinler midemizde ve tüm vücudumuzda sıkıntı yaratır. Hazmedilmeden yutulmuş bilgiler de zehirli olabilir ve bizim gerçek ihtiyaçlarımızla çelişebilir. O zaman da beyinde hazımsızlık ve rahatsızlık başlar. Lokmaları çok çiğnemenin sağlıklı olması gibi bilgileri çiğneyerek yutmak da en sağlıklısıdır. Böylece içe almak üzere olduğumuz bilgiyi ne yapacağımıza ve tükürüp tükürmeyeceğimize karar verebiliriz. Öğrendikleriyle ve içe aldığı bilgilerle uyum içinde yaşayan insan kendiyle barışık insandır. Bazı çiğnemeden yuttuğumuz eski bilgileri yıllar sonra çöpten çıkarıp tükürmek zorunda kalabiliriz. Sık sık çöpleri karıştırıp beyinde temizlik yapmak da kendiyle barışık olmanın iyi bir yoludur. Mesela yıllar önce "sesli gülmek ayıptır" şeklinde çiğnenmeden yutulmuş bir bilgi bizi yıllar boyu kendi ihtiyacımızla sürekli çeliştiği için rahatsız edebilir ama nedenini tam olarak anlayamayız. Bu bilgiyi arayıp bulduğumuzda da bunu öğrendiğimiz ve edindiğimiz kaynağa iade etmemiz ve yerine kendi, dönüştürülmüş yeni bilgimizi koymamız gerekir. Mesela "sesli gülmek her ortamda ayıp karşılanmaz" veya "istediğim ortamda sesli gülerim canım istiyo napıyım" gibi. Önemli olan, kişinin ihtiyacına onu tatmin edecek şekilde cevap verebilen bilgiyi oluşturmak ve benimsemektir. Haldır huldur, çiğnemeden, sorgulamadan bilgi yutan insanın sonunda beyni bozulur. iki parçaya ayrılmış bu insan "güdüleri" ve "güdülmesi" şeklinde bölünür. Bu iki parçası sürekli savaşır durur. Üzerinde durmadan içe aldıklarıyla oluşturduğu kendiliği "imajı" olup, ihtiyaçlarının belirlediği ve baskılanan kendiliği "benliği" olarak kalır. Bu iki uç birleşemediği ve anlaşamadığı için de ortaya sürekli dayak yemekte olan bir insan çıkar. Böylece kendiyle barışık olmaktan uzaklaşıp çevresiyle de barışamaz hale gelir.