içimde bitiremediğim bir sürü hayatın gecesiyle uyanıyorum. şehirlerimin namusunu, değişim zabıtalarını kaptırdığımdan beri; yaşamak için kaçak seyyarlara ihtiyaçlıyım. kendime eğilip birkaç satır silmek istediğimde, arkasını göremediğim etnik duvarlarım var. ruhuma dayadığım her merdivende, hep aynı basamakta sıkışıp kalıyorum: toplum.
belirlenmiş kuralların temasında kendime hep bir kılıf uydurmam gerekiyor. hukuk neresinde kalırsa kalsın, özgürlüğüm henüz benden çıkamadan hapis oluyor. içimde dağılan yaşamın izdüşümleri hep başkasına benziyor. kendin olabilmek istediğinde zoraki tabulara uymak mecburiyetindesin. ya herkesin herkese benzediği bir moda ya da herkesin seni inkar ettiği bir yola girmelisin. kendin için haksızsın. çünkü onlar toplum.
düşüncenin arkasında durmak için önce düşünmemen gerekiyor. sadece inanışının hatırına nefes alabildiğin, doğduğun coğrafyanın inkarıyla ya da sahiplenişinle sıfat kazanabildiğin bir iklimdesin. bir sebep mecburiyetinde, cümlelerde eksik kalmış yüklem olmalısın. gizli özne hep kendin olabilmek istediğinde işe yaramakta. hiçbir makam ya da hiçbir mecrada düşüncenin özgürlüğüne bağlanamazsın. hep belirlenmiş kalıplara üye, hep yazılmış fikirlere tamah etmelisin. çünkü sen anlamazsın, onlar toplum.
kendi fiiliyatında her eylemin sansürlü, kendin kadar başkasına saygı duymak istediğinde özürlü mührü yiyorsun. kültürel sadakat ilkellik, ithal inanışlar medeniyet demek. bunun tam tersinde sadece kendi bildiğin doğruya inanmaksa, felaket demek. beklenen duygu sürüsel zamanlarda yaşamandır. asla kümesinden başını kaldırma ya da asla cesaret edip ruhundan taşma. okuduğun bir gazeteden mahkum, oturduğun köşeden müebbet alabilirsin özgürlük bekçilerinden. senin aklın ermez. çünkü onlar toplum.
ruhumuza saygı duymadan insanlık kaygılarımızla yaşamamız bekleniyor. bir zaman aşımında günlerimiz geçerken, hangi başı bağlı hangi başı açık, ne önemi var? bütünsel değerler yerlerini bireysel menfaatlere bırakmış. çocukları sokak yapan hayatlara, susmaya, kabullenmeye ve çarçabuk unutmaya alıştık. bize ne gerek resepsiyonlardaki kravatla, papyonun kavgası sesli düşünmek yasak, tahammülsüz olmak serbest. kendinden çok düşünme, kendinde kalmaz. çünkü onlar toplum.
kalbim siyasallaşıyor, beynim özelleşiyor, ruhum kamulaşıyor (kbr). toplumsal huzur mu, toplumsal katliam mı sorgulayamıyorum bile. çünkü onlar toplum!