yusufçuk

entry48 galeri
    27.
  1. ilkbahar ve yaz günlerinin bazı gecelerinde dağlarımızda bir ses duyulur. Hu! Lu lu lu lu! gibi bir şey. Biraz garip, biraz hüzünlü, biraz korkuluişte o ses yusufçuk kuşunun sesi imiş. Öttüğü zaman ağladığı rivayet edilir.
    Ben yusufçuk kuşunu görmedim. Zaten herkes göremez, o geceleri gezintiye çıkıp geceleri öten bir kuş. Görenler bıldırcın büyüklüğünde, kurşunî renkli ensesinde başından omuzlarına doğru bir tutam kumral saçı olduğunu, cepheden görüldüğünde güzel bir genç kıza benzediğini söylediler.

    Çok, çok eski zamanın birinde üvey ana elinde iki çocuk varmış. Yusufla ablası Barcın yaylasında yaşarlarmış. Her gün koyunlarını otlatarak günlerini geçirirlermiş. Günlerden bir gün oyuna dalmışlar. Vaktin nasıl geçtiğini bilmeden akşam oluvermiş. Koyunlar da varıp gitmişler bilinmeyene Üvey analarından çok korkan çocuklar koyunları bulmadan eve dönememişler. Başlamışlar gece karanlığında koyunları aramaya Bu arada birbirlerini de yitirmişler; Hem koyunları ham Yusufu arayan ablacık durup dinlenmeden dere tepe koşmuş, her yüksek yere çıkışında ünlermiş:
    - Yusuf! Koyunları buldun mu?...
    Dağdan taştan ses gelir Yusufçuktan gelmezmiş. Yusuf'tan bir ses, koyunlardan bir iz bulamayan ablacık sabah olana kadar hem koşturmuş hem ünlenmiş:
    - Yusuf! Koyunları buldun mu?...
    Sabahleyin yaylanın bir semtinde, çayırlı bir düzlükte Yusuf';u ve koyunları bir arada bulmuş, bulmuş ama hepsi de sessiz, soğuk, katı birer taş olmuşlar Zavallı abla da kederinden kuş oluvermiş Kuş olmuş ama Yusuf'u ve koyunları unutamamış, ünlemesi dinmemiş. O zamandan bu yana hem arar hem ünler:
    - Yusuf! Koyunları buldun mu?...
    0 ...