o değil de, hatırlarım. çocukken anne ve babanın odasından gelen sesler ürkütücü gelirdi. sabah ikisi de banyo yapmış olurdu; şaşırırdım.
aklın ermeye başlayıp ne halt yediklerini anladığımda annemle babama bir garip bakmaya başladım. ne bileyim bu bir tabuydu, ben anlamıştım, sanki biri bunu anladığımı farkedince idama çarptırılacaktım. öyle sabahlarda suratlarına bakamaz ben gidiyorum diye kapıyı çarpar çıkardım.
ergenliğe girdiğimde de; "ulan ihtiyar, yine sıkıştırdın kadını, verdin mercimeği fırına di mi?" diye kıs kıs güler oldum.