arızanın, yani, islam ülkelerinin geri kalmış olduğunu iddia etmenin menşei, batı terminolojisini kullanarak doğulu bir kavram olan "islam ülkeleri" hakkında hükme varmaktır.
ancak, kızılderililer'in bir kültürleri olması, bir medeniyet inşa etmiş olmaları, bir sanat kolunda kendileri yetiştirmeleri ya da 1000 yıllık bir gelenek tarihlerinin olması, bu ahmak zevat için hiçbir şey demekti. diğer deyişle, kızılderililer'in nitelikteki çoklukları batılı yamyamlar için kaydadeğer bir yere işaret etmiyordu.
batılı iseniz, nicelik sizin için nitelikten daha önemlidir.
--0--
"islam ülkeleri"nin "geri kalmışlığına" dair hüküm verenlerden birisi de, son dönemde, emin alıcı'ydı. "keşke anadolu müslüman olmasaydı" şeklindeki sözlerinde temel dayanak olarak matbaanın kullanım tarihinden yola çıkmıştı ve aynı arıza kapsamında faka basmıştı.
bir ülkenin "ilerlemiş" olmasını ya da "geri kalmışlığını" test ederken teknolojiyi yek kıstas olarak almışsanız, batı'ya kusursuz bir şekilde entegre olmuşsunuz demektir.
--0--
işin bir diğer boyutu da şu ki;
yeryüzünün en verimli toprakları, malumunuz, afrika coğrafyası. ancak bugün aynı afrika'nın açlıktan ölen insanlarla anılır olmasını nasıl izah edebiliyorsunuz? nicelik gözlüğünü takarak çıktığımız bu yolda, "afrika'nın geri kalmışlığı"nı dini temellere oturtabiliyor musunuz? derin bir araştırmaya gerek yok; zulüm altında ya da açlık sorunuyla karşı karşıya bulunan afrika halklarının kaçta kaçı müslüman, bir düşünün. tersten de sorabiliriz; afrika, müslüman olduğu için mi "geri kalmış" durumda? benzer şekilde, yüzyıllardır çile çeken latin amerika bu denklemin içerisinde nerede duruyor? aynı nicelik gözlüğüyle baktığınızda; latin amerika'nın perperişan halini, bölgenin müslüman olmasına/olmamasına bağlayabiliyor musunuz?
--0--
"nicelik"in "nitelik"e insafsızca tahakküm ettiği, hatta tecavüz ettiği bir devirde yaşıyoruz. daha doğrusu, bu devrin bu hale gelmesine neden olanları görmezden gelmekte fazlaca mahiriz. bir topluluğun geri kalmışlığı bahsinde tek kıstas olarak teknolojiyi alırsanız, çuvallarsınız. ondan sonra çıkıp kapitalizm eleştirisi yapamazsınız; tabi, kendinizle çelişmeyi göze almıyorsanız. hep kafalarda oluşan "onaylanmak" meselesinin de özü buradadır. zira aynı zihin yapısında, bir işin, bir eserin "kaliteli" olabilmesi için illa ki batı'ca onaylanmış olması gerekliliği fikri esastır. bugün orhan pamuk'un nobel ödülü almasına sevinenlerin yegane beslenme yeri de burasıdır. zira bize belletilen odur ki, bir işi batı onaylamıyorsa, kötüdür.
nihayet, "islam ülkelerinin geri kalmışlığı" meselesinde istatistiklerden istifade etmek, her fırsatta tenkit ettiğiniz emperyalizmi ıskalamanız anlamına gelir. zira bu halde, onun, yani emperyalist batı'nın silahını kullanarak intihar ediyorsunuz demektir. "islam ülkeleri"nin edebiyatlarının olması, geleneklerini sürdürmeleri, hukuki teamüllerinin mevcudiyeti, insan ilişkilerindeki süreklilikleri, sanatta dişe dokunur eserler vermeleri, filozoflarının dünyanın dört bir yanında isimsiz kabirlerinin bulunması... sizin için hiçbir şey ifade etmiyor, sadece ve sadece uzaya gönderilen uydu sayısına, ya da yerli birer otomobilleri olmayışına, ya da işletim sistemi üretebilecek sanayiye sahip olmamalarına bakarak hükme varıyorsanız; tebrikler, siz de artık birer batılı'sınız!
--0--
eklemeden geçemeyeceğim; batı'nın ve doğu'nun savlarını daha iyi anlamak adına şu iki kavrama göz atmanızı tavsiye ederim:
(bkz: modern)
(bkz: medeni)