yazmıyim yazmıyim yazmıyiiiiim diyodum ama dayanamadım...
haftada en fazla 10 entry giren bir yazar olarak, girdiğim entryleri belli bir seviyenin üstünde tutmaya çalıştım.
bu sırada kendimce güzel entryler girdim, fakat bir dönem neredeyse hiç oylanmadığımı farkettim. bazı entrylerim alabildiğine oy alırken, bazıları tek oy dahi almıyordu. oysa bu entryler insanların daha çok beğeneceğine inanarak girdiğim entrylerdi. (insanlar beğensin diye entry girilmesi söz konusu değildir, yazdıktan sonra okuduğumda entrymi, beğenilecek bir şeyler yazmışım, ulan bu sefer hakkaten güzel oldu diyordum)
bu arada o çok beğendiğim entry ler haftalar sonra arada bir oylandığı da olmuyor değildi.
sözlük foruma döndü, insanlar uzun entry leri okumaz oldu bilmem ne diye sözlüğe artık entry girmemeye karar verdim. 3 hafta hiç entry girmedim.
neyse günler 1 nisan'ı gösterdi, dedim aha olm saldır, bu makara kaçmaz.
ulan o da ne! her türlü makaranın döndüğü gece yine benim açtığım başlıklara hiç kimse entry girmiyordu mnskym... lan diyorum böyle bişey olamaz.
ben mi makara yazmayı, makara yapmayı bilmiyordum, yoksa insanlar mı beni anlamıyordu arasında gidip gelirken (açık konuşuyim en çok suçu size attım) entry girilen bölümün altındaki ufak yazı dikkatimi çekti:
e tamam, hemen çıkıyim tematik mode dan diyorum, ne mümkün. ayarlarım çalışmıyo, geçiremiyorum kendimi tematik mode on a.
öyle bir seçenek yok mnskym.
hasiktir diyorum, hassiktir...
hemen nickimi kontrol ettim. acaba ben başka biri miyim? acaba ben ece kscgyim de haberim mi yok.
önceden şizofrendim de, şimdi ikimiz de iyi miyiz? deyu düşündüm...
oylanmayı, sadece birkaç kez dahi olsa oylanmayı bekleyerek yazdığım o entry ler...
dedim bir an önce çıkayım şu tematik mode dan, gerisi allah kerim. moderatör abilere ulaştık. gelen cevap:
"teknik bir hata oluşmuş olabilir sayın yazar, şu an tematik moddan çıkmış durumdasınız."
oh içim rahatladı, allah'tan teknik bir hataymış!!!
ne içimin rahatlaması kardeşim. yanarım yanarım, o gece moderasyona küfret kısmını şöyle adam gibi kullanmadığıma, kullanamadığıma yanarım. vakit çoktan geçmişti. (bkz: moderasyona küfret)
ortada sözüm ona "teknik bir hata" var. hadi diyelim teknik bir hata. bu işin tekniğini oluşturan da sensin, yürüten de sensin. bi "kusura bakmayın" de be arkadaş. bi "özür dileriz" de. inan gözümde küçülmezsin, inan sağda solda anlatmam "moderasyon benden özür diledi" diye.
ama şimdi sağda solda anlatıyorum işte. solda sol frame e çıkıyor başlıklarım, sağda yazdığım entryler...
bi özür bari olsa dilenebilmeliydi.
kaldı ki 1 nisan 2010 gecesi girdiğim elliye yakın entry yi kendim sabaha karşı, uykumun deli gibi gelmesine rağmen silmiştim. niye silmiştim? moderatöre yük olmamak için, moderatörün iyi niyetine karşılık yaptığım bir şeydi. isteseydim silmezdim. paşalar gibi oturur sen silerdin.
he sabaha beni çaylak mı yapacaktın? senin verdiğin bir izin dahilinde davrandım diye beni çaylak mı yapacaktın? hayır, yapamayacaktın.
e ben niye sildim o entryleri. sizin için.
demek ki ne varmış. karşılıklı bir şeyler varmış aramızda. bi özür mesela...
neyse olay böyle.
kimse çıkıp bana: "oylanmak için mi entry girdin" demesin... beğenilmek için entry girmek ayrı, oylanmak için entry girmek ayrı.
girerim mustafa kemal atatürk başlığına; "dünyanın gördüğü en büyük lider" yazarım 156. kez. 100 tane artı oy alırım.
üç beş tane eksi oy veren olunca entrymi editleyerek: "ne çok bölücü varmış" yazdım mı, 100 tane daha artı oy alırım...
mesele bu değil.
bir konuya ait sözlükte olmayan bir bilgi girersin, bir olaya kimsenin şu ana kadar bakmadığı, baksa da yazmadığı bir açıdan ele alırsın konuyu, işte o zaman beklersin oylanmayı.
kitabının bir tane bile satıp satmamasını umursamayan bir yazar, ne kadar sanatçıdır? kendini ne kadar geliştirebilir?
e ben bir yazarım, sizlerde eleştirmensiniz.
siz birer yazarsınız, ben bir eleştirmenim...
moderasyondan bir özür beklerken, sizlerden de benim özür dilememem saçma olur.
özür dilerim sayın uludağ sözlük yazarları, sizleri bir dönem sinirlenerek "bir boktan anlamaz" diye nitelendirdiyim için...
not: bu yazının yazılmasında kullanılan klavye yılmaz özdil'e aittir. tüm hakkı saklıdır.