kendisini tanımazdım. kendisini tanımayan başka bir arkadaşla karşılaştım geçenlerde. barda oturmuş tek başıma biramı içiyordum. bir yandan püpo içiyordum. elmalı tütünüm ile diğer insanların da faydalanmasını sağlamadım değil hani. o ara bar tuvaletine gitme ihtiyacı hissettim. sıra vardı. beklerken tabi önümdeki elemanla muhabbete daldım. konu küresel ısınma, domuz gribi derken aslivefotokopisi'ne geldi. bana dedi ki "tanıyor musun"... "yok" dedim "sadece ismen görmüşlüğüm var". nerden tanıdığını sordum, nickini nerden bildiğini sordum ama söylemedi ve elini çüküsüne götürerek altına kaçırma korkusu ile kaçtı bardan. şaşırdım.
o sırada içerdeki kız çıktı. sıra bana geldi. girdim içeri. işimi gördüm. laf aramızda fena işedim. içtiğim biradan fazlasını işedim. neyse elimi yüzümü yıkadım çıktım. barmene sordum "aslivefotokopisi kim" diye... güldü, kulağıma eğildi ve "Üç Kus Has Tun Das Mun Nas Bin Yas Çun Nas Tin Kas" dedi. hasiktir amuğa goyim dedim. nereye düşmüştüm anlayamadım. herkes bir tuhaftı. barmenin yanından içkimi püpomu toplayıp bir masaya oturdum. herkes neşeli, güler yüzlü eğleniyordu. ben "dünya sikime minare götüme" tadında tek tabanca takılıyordum. püpomla kendi dumanaltı ortamımı yaratıyordum.
sonra baktım biri girdi bardan içeri. herkes gözünü ona dikti. böyle ayyaş bir tipi vardı. herhalde aslivefotokopisi dedikleri budur dedim. meğer hatunun adı sezen imiş. çok sarhoş diye millet bakıyormuş. adını da barmenle konuşurlarken duydum zaten. hala aslivefotokopisi ile alakalı bir bilgi toplayamamıştım. hala kendisini tanımıyordum. sonra bardan çıktım. yakınlarda bir su istasyonu aradım. malum, tanımadıkları yoktur. buldum bir tane. sordum "aslivefotokopisi nerede" diye. "ben tanımıyorum" dedi. zaten kimse tanımıyordu. ben de tanımıyordum. acaba iş çıkar mı diye yol üstündeki 2 bakkala da sordum ama tanımıyorlardı. sonra ziktir et dedim ve arkadaşlarla pes'te chelsea-barcelona maçı yaptık. sonra da unuttum zaten. ama hala tanımıyorum.