gitme kararına içlendiğim yazar. hüzünlendim işte lan ne bileyim. tanımam etmem. iki mesajlaştık, üçbeş geyik yaptık o kadar. ama bu görünen yüzü tabi.
giden insanlar belki de hüzünlendiriyor beni. belki üzüldüğüm gitmeleri değil. belki de üzüldüğüm hep beklediğimi hatırlatmaları. belki sırf bu yüzden her giden hüzünlendirdi beni. çünkü hiç giden olmadım. hep terk edildim. hep beklediğim bir şeylerim vardı benim. ben hep aynı şarkıların, ben hep kışlara niyetli baharların gupsesiydim belki de.
küçükken bir defterim vardı. babam anneme kötü söz söylediğinde ben büyüdüğümde karıma söylemeyeceğim yazardım. babam bana istediğim oyuncağı almadığında ben oğluma istediği oyuncağı alacağım yazardım. zamanla dolup taşmıştı defterim. işte ben dünyaya hala o çocuk gözlerle bakıyorum. işte ben hala o çocuk gözlerle bekliyorum sevdiklerimi.
Her sevdamda hüzün vardır benim. Her köşede bir anım, her anıda bir kalp kırıklığım vardır benim. ismimi 3 kez unutmuşumdur 25 senede, ama beklediğimi asla. Hep bekledim bir şeyleri, hep mucizelere inandım ve hep bir şeylerin mucizesi olabilmeyi istedim.
bir zamanlar sevdiğim bir kadın onu düşünüp masturbasyon yapacak erkeğin kendisi için kutsal olduğunu söylemişti. onun derdi güçtü. mucizeler değil. benimse hiçbir zaman istemediğim bir şeydi güç. başkalarının ne hale geldiğini görerek mutlu olmayı beceremeyenlerdenim ben. belki de bu yüzden onu da, diğerlerini de, daha hayatıma girmemişleri de hep bekliyorum ben. çünkü hiç giden olmadım. geldiler. çünkü gidiyorlardı. giderlerken yollarının üzerindeydim ben. uğradılar bana. bir iki kelam ettik, birkaç merhaba dedik. onlar gidiyordu, ben bekliyordum. ve şimdi sen de gidiyorsun. bir iki kelam hiç edilmemiş gibi, birkaç satır hiç yazılmamış gibi, hiç yerinde saymamışsın gibi gidiyorsun. zaten burada hiç kalmadın. sen sadece gidiyordun. bense hep bekliyorum. senin yerine bir iki kelam edecek adamı bekliyorum belki de kim bilir.