shutter island

entry362 galeri video1
    46.
  1. the departed'tan sonra ilaç gibi gelmiş scorsese filmi. kurban olduğumun scorsese'si kötü iş yapar mı zaten? filmde leo da var, daha ne ister ki insan? allahtan belasını mı ister? *

    filmle ilgili ne söylesem spoiler olacak. o yüzden direkt spoiler olarak söyleyeceğim. he, bunu söylemeden önce salonu yarıda terk edenler olduğunu da belirtmeden edemiyorum. bu nasıl bi kıroluktur anlamadım ben? hem de scorsese'ciğimin filminde! tamam sevme filmi ama sonuna kadar izle. bir filme en acımasız eleştirilerimi yapma hakkına sahip olmak için filmi sonuna kadar izlerim. filmi yarısına kadar izleyip filme bok atan zihniyet bizden değildir, sinemasever hiç değildir. eleştirilerini kaale almam açıkçası.

    bi kere, film karışık filan değil. gayet net her şey. yok işte efendim, sonunda ne olmuş belli değilmiş, başında ne olmuş, kıçında ne olmuş? e ne olacak kardeşim? nerenle izledin sen filmi çok afedersin ama. gel ben sana açıklayayım. klasik türk sinema seyircisi, önüne pişirilmiş getirilmiş, aklını düşünmeye zorlamayacak, armut piş ağzıma düş sonlardan hoşlanıyor ama bu görüşte olmanız, bu filmi asla ve asla kötü yapmıyor. aksine sezonun en iyi filmlerinden. gerek zeki senaryosu, eşsiz kurgusu, başarılı oyunculukları, görüntü, ses vs yönetmenlikleriyle son zamanlarda beni heyecanlandıran birkaç filmden biri oldu.

    bi defa, scorsese benim için çok özel bi yönetmen. o ne yapsa izlerim. hemen hemen bütün filmlerini izlemişimdir ve buna dayanarak, scorsese'nin filmlerinde ne yapmaya çalıştığını az çok biliyorum. izleyicisini şaşırtmayı seviyor ama klasik şiddete bakış açısını da filmlerine yansıtmaktan geri kalmayan bir yönetmen. filmde, gözüm martin scorsese'yi de aramadı değil. * bi güzellik yapıp gözüksün diye bekledim ama çıkmadı.

    --spoiler--

    Filmin başlangıcından beri leonardo'nun hareketlerinin normal olmadığını hiç anlamadım. ilk kısmın sonlarına doğru "lan bu herif galiba cozutmuş var bu işte bi iş" diyebiliyorsunuz. bir flash back yaptığımda leonardo'ya hasta olduğunu hatırlatmak için çok iyi oyunlar oynadıklarını düşünüyorum. bilmem kaç numaralı hasta kimdi? kimdi o hasta? leonardo, karısının psikopat bi şekilde çocukları öldürebileceğine inanmıyor ve kendini kandırarak psikolojik olarak vicdanını rahatlatıyordu aslında film boyunca. karısı, hasta olduğunu söylediği halde onu tedavi ettirmeyerek çocuklarının ölümüne dolaylı da olsa kendisinin sebep olduğunu düşünüyor. tüm bu düşüncülere çok yoğunlaştığı için aklını kaybetmiş, kendisini kaybetmiş ve gerçek yaşamdan, acılardan bu kurguladığı hikaye ile uzaklaşabiliyor. aslına bakarsınız, tamamen bir drama bu film. yaşadığı acı olay neticesinde masum çocuklarını kaybetmiş, çok güzel güneşli bi günde, ailesiyle mutlu olması gerekirken çocuklarının katili eşini öldürüyor. tüm bunlar, bu acılar bir baba için, seven bir erkek için katlanılması zor olan bir yük.

    görmüş olduğu halüsinasyonlar hep hatırladığı çocukları ve yaşadığı acıyı ona tekrar yaşatıyordu. çünkü hepsi gerçekti, o bi hayal olmasını istiyordu. doktorlar, bunları kendisinin değil de başka bir kadının başına geldiğini, leo'nun, olaylara başka açıdan bakmasını sağlamaya çalışmışlardır. yine de filmin sonuna geldiğimizde leonardo'nun bilincinin yerinde olduğunu, gerçeklerle yüzleşebildiğini ama bu gerçekle sonsuza dek yaşayamayacağını anlıyoruz.

    doktoru, en son bölümde yanına oturduğunda leonardo yine kendisini dedektif sanarak oyuna devam etmek istiyor ve onun iyileşememesi demek bu hastanede yapılacak tüm işlemlerin boşa gitmesi anlamına gelmektedir. eğer düzelmezse başka yere nakledeceklerdir. dolayısıyla, filmin sonunda leonardo tekrar aynı tavırları sergilediği için doktorlar ve bakıcılar eşliğinde farklı bir yere nakledilir. çünkü, filmde de söylenildiği gibi orada bulunan en tehlikeli hastadır ve hiçbir iyileşme ve uysallık belirtisi göstermediği için diğer hastalara da doktorlara da bakıcılara da tedirginlik vermektedir.

    işte böyle dramatik, dokunaklı, bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük acıların (evlat acısı, hayat arkadaşını kaybetmek -öldürmek-, aklını kaybetmek) insanı ne hale getirip, nasıl çürütebileceğine dair bir filmdi. ben, leonardo'nun yatağında olayı anlatırken ki ve yaşadığı travmanın nasıl olduğunu anlatırken ki oyunculuğuna öldüm. eve gelişi, güneşli bir gün ve çocuklarıyla karısıyla kucaklaşmayı bekleyen bir baba, bir eş... evlatlarının ölüsünü buluyor. karısı yapmış hem de bunu. allahım ne büyük bir travma.. leonardo'nun gölün içinde evlatlarını kucaklayıp bağırdığı sahnedeki o yüz ifadesi beni bitirdi resmen. psikolojik olarak çöktüm. çok duygulandım, ağladım o sahnelerde.

    bir dram bu kadar güzel olabilirdi ancak.. bir insanın çöküşü ancak bu kadar asil bir şekilde anlatılabilirdi.

    --spoiler--

    yüreğinden çıkan filmlerinle, hikayelerinle, her şeyinle sen çok yaşa scorsese.. seni seviyorum.
    28 ...