hayatımda ilk kez izmir'e gitmişim, semt bornova, misafiri olduğum halam benden bakkala gitmemi ister ve sıralar: yarım kilo peynir, 5 yumurta, 2 ekmek, 5 de boyoz. hepsine eyvallah diyen ben boyoz ne menem bişi olduğunu çözemediğimden "o nedir" diye sormuşumdur, söze giren annemin de "oğlum nasıl bilmezsin sen boyozu" demesiyle artık bilmeme şansım kalmamış, "hıımm boyoz" diyip yola çıkmışımdır. bakkala girdiğimde, aslında bakkal sahibi değil de bir süreliğine sahibinin yerine bakan, herhangi biri olduğunu sonradan öğrendiğim bir adam gördüm. listeyi sıraladım, adam hepsini tezgaha koyarken o da boyoz'a takıldı. bilmiyordu ne olduğunu, bilmediği gibi saçmasapan şeyler sıralıyordu bana, "zeytin demişlerdir, sen yanlış anlamışsındır" diyor, ben "cıık" diyorum, "domates demişlerdir" diyor ben yine cık diyorum, adam böyle saçmasapan marketteki 3-5 şeyi saydı, her saydığından sonra daha da sinirleniyordu. en sonunda "buldum, sosisin bir türü o" demiştir adam, ben de "hah o işte" diyerek sazanlamışımdır. şerefsiz kendinden o kadar emindi ki sallamış olacağını 7 yaş çocukluğuyla hiç düşünmemiştim. eve gidince halam torbayı boşaltırken boyoz yerine sosisi görünce önce afallamıştı, sonra bana bu nedir diye sormuştu. ben boyoz demeye de sosis demeye de utanmış kıpkırmızı kalmıştım. o günkü ıstırabım sonsuzdu ancak; boyoz ne lan!!