hafta sonu oynanan derbiyle ilgili görüşlerini bugün köşesinde dile getiren yazar. yazının tam metni:
''bu bir radikal galatasaray taraftarının kendi evindeki fenerbahçe yenilgisi sonrasında kendi kendisiyle bir dertleşme yazısıdır.
veyahut bir hayal kırıklığının kağıda dökülmüş hali de sayılabilir.
ne yazık, fenere yenilmek sanki bizim alın yazımız.
mağlubiyetin acısı ve hüznü... belki de pazar gecesinden itibaren içinde yaşadığım dünyayı yazımın başlığı daha iyi ele veriyor:
evet, fenerbahçeye üstelik ali sami yende yenildikten sonra...
söylenecek ne kalıyor ki?..
bu maçı kaybettikten sonra sözün hükmü artık yok. ne söylesen boş, evet aynen öyle, boş...
hatta şu kadarını bile söylemek dilimin ucuna geliyor:
bu yenilgiden sonra bana şampiyonluk kupasını getirsen dahi, şunu iyi bil, yine belki sevinirim ama kendini kolay affettiremezsin.
yaşadığım düş kırıklığı o kadar derin çünkü...
daha kötüsü, gidiş böyle devam ederse içimden cim bomla ilgili yazı bile yazmak gelmeyecek.
mustafa hocanın beşiktaşına bakıyorum. aslanlar gibi mücadele edip eskişehirspor karşısında 2-0dan maçı çevirip 3-2 kazanıyorlar.
şampiyon adayı bursasporla i̇stanbul büyükşehir arasındaki dişe diş maçı izliyorum, heyecan kasırgası halinde geçiyor.
bir de bizim pazar akşamı ali sami yendeki ruhsuz halimize bak.
ne büyük hayal kırıklığı...
aylar boyu bu maçı bekliyorsun. saracoğlundaki yenilgiden sonra ali sami yende, kendi evindeki rövanşı iple çekiyorsun.
üstelik takım fenerbahçeden daha iyi bir görüntü veriyor.
i̇nişli çıkışlı olsa da, bir maçtan diğerine insanı şaşırtsa da, hatta aynı maçın içinde hem saçını başını yoldurup, hem aslanlar diye bizi bağırtsa da, takımdan bir türlü umudunu kesmiyorsun, kesemiyorsun.
sonunda iyi bir şeyler olacak, sabırlı ol oğlum diye kendi kendine gaz vermeyi sürdürüyorsun.
ama içinde de hep bir sıkıntı... peşini hiç bırakmayan bir tedirginlik...
bu takımda bir şeyler eksik, bu kadar pahalı yıldızımız var ama yine de olmayan bir şey var duygusu içini kemirmeye devam ediyor.
her maçta biri büyük bir hata yapıyor, yıkılıyorsun. kalecin, savunman güven vermiyor. orta sahan takımı taşıyamıyor.
i̇leride yıldızların var ama çok istikrarsız, bir iyi oynuyorlar, bir kötü. üstelik muhteşem goller kaçırabiliyorlar.
trabzonspor maçında, iyi de oynayan emre güngörün büyük bir hatasıyla yıkılmıştık. bir hafta sonra da, johnson ruhuyla (kanat atkayanın deyişi) 30-35 metreden topa çakan selçukun golü ve bunu yumurtlayan leo franco hatasıyla da fener karşısında yıkıldık.
neden, niçin?..
erman toroğlu, gösteri takımı hüviyetinde diye tarif ediyor cim bomu. rıdvan dilmen, rijkaard intihar etti! derken, mehmet demirkol da rijkaardı sorgulamaya başlamış:
galatasarayda yetenek var. ama bunun farkında değiller. çünkü bunu kullanacak bir organizasyon sağlayamıyorlar.
bundan sorumlu olan kim?
hocamız frank rijkaard!
rijkaard devrim mi, yoksa gökmen özdemirin deyişiyle masal mı?..
bu takımın temeli mi yanlış atıldı?
taşlar yerli yerinde değil mi?
yol haritası mı iyi çizilmedi?
elimizde iyi topçular var ama hocanın taktiksel yanlışları mı cim bomu çıkmaza sokuyor?
hepsi haklı, yerinde sorular...
benim içim yanıyor, fenerbahçeye bir kez daha, üstelik kendi evimizde yenildik çünkü...
gerisi boş!
diyorum ki:
çok daha iyi bir galatasaray istiyoruz, hem fenerbahçeyi evire çevire yenebilecek, hem de yalnız türkiyede değil, avrupada da bir zamanlar olduğu gibi sarı kırmızı bayrağımızı dalgalandıracak bir galatasaray.''