dizinin üçüncü bölümü melbourne'de türkleri yine barbar olarak göstermekten kaçınmayan bir amerikan yapımıdır. "2. dünya savaşı'na katılmadık bile; amerika, japonya, pasifik, avustralya derken türkiye ne alaka?" şeklinde düşünüp diziyi izlemeyenler için spoiler olabilir anlatacaklarım.
--spoiler--
abd denizcileri* gualdanacal'da fena çarpışıp başarılı oluyorlar. ancak ordu çok yıprandığı için avustralya'nın melbourne şehrine götürülüyor. askerlerin tekrar pasifik'te savaşabilmeleri için biraz kendine gelmesi sağlanıyor.
bob adında bir amerikan askeri stella adında bir kıza yazıyor melbourne'de bir gece. kız da adresini verip ertesi ayık olarak evime gel diyor. denizci bob gidiyor kızın evine, kızın ana-babası da evdeler. yemek hazırlamışlar. stella'dan anlamış olabiliriz ki aile bir yunan ailesi. işte olay burada başlıyor. bizim denizci bob, kızın annesine "yunanistan'dan neden buraya geldiniz?" şeklinde bir soru yöneltiyor. yunan anne de smyrna'dan* geldik diye yanıtlıyor. denizci bob "orayı türkler almamış mıydı?" diye soruyor. yunanlı anne üzgün bir ifadeyle türklerin 1922 yılında izmir'i yakıp yıkıp türklerin elinden aldıklarını, kendileri şanslı olup denize atladıktan sonra bir gemiye yüzebildiklerini söylüyor. ancak evini barkını türklere kaptırdığı için(!) atina'da kalamayıp ta melbourne'lere göç ettiklerini anlatıyor.
--spoiler--
biz o kadar "mustafa kemal atatürk önderliğinde kurtuluş savaşı verdik, düşmanı yurttan attık" diye tarihimizle övüne duralım; adamlar kendimize ait olan izmir'i yunan işgalinden kurtarmamızı bile barbarlık olarak gösteriyor. ki bu diziyi dünyada kaç milyon kişi izliyor düşünün. biz avrupalarda, amerikalarda türkiye reklamları, türkiye tanıtımları yapmak için paralar saçalım; dizide geçen tek bir diyalogla, tek bir sahneyle adamlar tüm imajımızı zedeleyebiliyor.