2198.
-
gözlerimi yıkadı ırmaklar,
yatağında tane tane kederi taşıdılar...
gözlerimin;
yorganını bir örtüp bir açtılar,
ateşini söndü sandılar...
büyüdü bebeklerim, küçülmedi...
yırtıldı pınarlarım,
kavuşmaz sandılar...
tortularımı sıyırdılar,
ten kokulu yastığa
başımı dayadılar...
uyuyorum sandılar,
oysa usul usul yol alıyordum...
kandırdılar,
biçare inandığımı umdular...
ahhhh!
hepsi de birer kulpsuz avuntuydular...
bıraktılar,
sessizliğime yan odadan
kulak kabarttılar...
aynı yolların kılavuzsuz bir yolcusu
daha sandılar...
sıradan bir hastaya,
kolundan aşı yaptılar.
gözlerine bakmadan niye yollarlar?
kendi zindanımı kurdum,
kendi gardiyanım oldum...
kendim ördüm tel örgülerimi,
kendim tutsak ettim sinsi düşüncelerimi...
bu oda çıkmaz sokak,
oysa bu odadaki gizli tünellerden,
ölüme bir yol var,
sabaha çıkacak!
işte ağardı gün,
göründü ucundaki kaçınılmaz hüzün,
sanırım bu da son sözüm...
(28 mart 2010 salı, 03:20)