1860 yılında Fransız büyükelçisi olan Marki de La Valetta ,istanbul'da görev yapmaktadır.
O yıllarda Osmanlı Devleti dış borç bataklığına saplanmış ve Kırım Harbinin yol açtığı masraflar dolayısıyla oldukça borçlanmıştır .Borç aldığı ülkelerden birisi de bir zamanlar kapitülasyonlarla imtiyaz tanıdığı Fransa'dır.
Ülkemizin düştüğü durum, bazı şımarık büyükelçilere fırsat vermiş ve komplekslerini tatmin edecekleri bir ortam oluşmuştur .Bu büyükelçilerden birisi de yukarıda ismini zikrettiğimiz Marki de La Valetta'dır. Bu şımarık büyükelçi ,yedi çifte kayık ile boğazda gezmeye başlar. Görenler padişahın geçtiğini sanırlar.Çünkü elçilerin kürek sayısını, beş olması gerekirken sırf fırsat bulduğu kompleksini tatmin için yediye çıkaran büyükelçinin kayığını halk ; "Sultanımız geçiyor"diye selamlamaktadır.
(Osmanlıda saltanat kayıkları kültürümüzün bir simgesidir. Boğaziçi ve Haliç'te gezilerde kullanılan bu kayıklar özel yapımı ,biçimlendirilmesi ve süslemeleri ile devletimizin gerileme devrinde dahi ihtişamını simgelemekte idi. Dünya başkenti istanbul'da saltanat kayıkları Deniz müzesinde sergilenmektedir .)
Halkın padişah geçiyor sanıp selama durduğu ,tezahüratta bulunduğu ,oysa ki kayıktaki kişinin Fransız büyükelçisi olduğu halka nasıl izah edilecektir?Para alan emir alır misali devletimiz ,Fransa yaptığı yardımı keser korkusuyla sesini fazla yükseltip de büyükelçiye gözdağı veremez .Ama halk öyle midir?Tepelerde birileri sesini çıkaramasa bile halkımızın sesi normalde kısık bile olsa, böyle günlerde vatan sevgisi onlara neler yaptırmıştır ,tarih şahittir ,sesi öyle bir çıkar ki o sesler tarihe geçer.
Nasıl duydu bilemiyoruz ama bu olayı hazmedemeyen birileri ,olaydan VEFiK Paşamızı haberdar eder. Ummuştur ki o, gerekeni yapacaktır .Gerçekten de gözü kara bir şahsiyete sahip olan ve devlet adamlığı tecrübesine erken yaşlarda sahip olan Ahmet Vefik Paşamız hemen kendisine Fransa imparatoru 3.Napolyon'un beyaz arabasının aynısını yaptırır.Kullandığı araba aynı imparatorun arabasıdır artık .Süslemesi rengi ,görüntüsü aynı..Ne zaman ki arabasına atlar, Paris sokaklarını turlamaya başlar ,Fransız halkı ,arabayı gördüğü her yerde; "imparatorumuz geliyor" diye selama durur ,kaçışır,ardınca koşuşur,alkışlar
Durum fark edildiğinde ikaz edilir ..Bildiğini okumasıyla meşhur Paşamıza bu sefer ikaz ,şikayet edildiği Türk Dışişlerinden gelir .Paşamız Fransızlara şu cevabı vererek taşı gediğine koyar:
Sizin istanbul'daki elçiniz ,Sultanımızın Boğaziçi'nde gezinti yaptığı mükellef kayığın aynısıyla gezmektedir.Sizin elçiniz haddini bilinceye kadar ben de kendimi imparatorunuzdan asla aşağı görmem.
Bu cevap ve Paşamızın kararlı duruşu durumu kısa sürede değiştirir. istanbul'daki elçi kayığını değiştirir .Paşamız da arabasını siyaha boyatır.
Öyle kızgındır ki Napolyon ,Paşa'ya şöyle bir haber gönderir:
-Kendini Kanuni SULTAN Süleyman'ının sefir mi sanıyor bu adam?
Buna da cevap hemen gelir:
-Kanuni Sultan SÜLEYMAN'ı hatırlatmakla ,oturduğu tahtın velinimetini unutmamış. Tarih tekerrürdür. Bir gün halefleri arasında bu sözü yine hatırlayacak bulunabilir.
Paşa'ya ,zaman zaman onu kızdırıp gerekli cevabı aldığı halde yine de dilini tutamayan Napolyon ,bir gün bir resmi kabulde yine dilini tutamayıp şöyle der ve tabii ki yine hak ettiği cevabı Vefik Paşa'dan alır :
-Devletiniz çatırdıyor
Tereddütsüz anında cevap gelir:
-Bizim memleketimiz Fransa'ya uzaktır.Bu sebeple zat-ı haşmetanelerinin hakkımızda daima doğru malumat alamayacağı tabiidir .Ben Paris'te bulunduğumdan sizin durumunuzu yakından görüyorum .Çatırdayan sizin imparatorluğunuzdur.
Bu cevap Napolyon'un kıpkırmızı kızarmasına sebep olur ve öfkeyle bakarak oradan uzaklaşır .
Bu konuşmaya şahit olan ingiliz elçisi Paşa'nın yanına gelir ve ona:
-Verdiğiniz cevaptan dolayı siz tebrik ederim ,der.
Paşanın ingiliz elçisine verdiği cevap yine ilginçtir:
-Böyle bir cevabı siz de verebilirdiniz .Zira sizin devletinizin sizi himaye edeceği şüphesizdir. Benim devletim ise ne yazık ki önemsiz bir şikayet olduğunda dahi beni görevden alır.
Daha sonra olan olaylar Paşayı haklı çıkarır ve asıl çatırdayan devletin Fransa olduğunu herkes görür.
Paşanın Paris'teyken yaptığı önemli işlerden birisi de, geçmiş yıllardaki karikatür krizini hatırlatır bizlere..Hani karikatür krizi diye bildiğimiz olayda bir kendini bilmez, Sevgili Peygamberimiz(SAV)i aklı sıra küçük düşüren bir karikatür çizmişti de ,bütün islam dünyasının tepkisini çekmişti .AHMET VEFiK PAŞA elçiliği esnasında Sevgili Peygamberimiz(SAV)i alay konusu eden bir tiyatronun oynanacağını haber alır .Soluğu tiyatroda alan Paşa, sahneye çıkıp bir konuşma yapar ve oyunun oynanmasına mani olur.
Bu ve benzeri konuşmalar ,olaylar zaman zaman devam ettiğinden Fransa, Paşa'yı Osmanlı Devletine şikayet eder ve baskılar sonucu Paşa elçilik görevinden alınır.
Paşa istanbul';a döneceğinde Napolyon, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek kabilinden der ki:
-Sizin gibi bir zatı vükelam arasında görmek isterdim .
Bu iltifattan sonra, Sevr mamulü kendi markasını taşıyan bir sofra takımı ile Paşanın ismi nakşedilmiş bir tuvalet takımını Paşa'ya hediye eder.