şekilciliğin ve tektipciliğin kırılma noktasıdır. umarım başka bir tektipe vesile olmaz.
zamanında üniversite kapılarında kızların yaşadığı perişanlığa şahit olduğum için muhafazakar olmadığım halde giysi serbestliğini irticadan, darbecilikten, sağdan, soldan ayrı değerlendiriyorum.
benim düşünceme göre, hiçkimse üniversite gibi bir eğitim ortamında başkasının ne giymesi gerektiğine karışmamalı ve öğrenciler de olayı direkt üniformaya bağlayıp bunu suistimal etmemeli.
erkek halimle, sabahın köründe kalkıp vizeye yetişmeye çalışırken kampüsün kapısında yarım saat, çenemdeki sakalla bıyığın birleşmediğini, aradaki birkaç kılın kasti olmadığını, istesemde dudak kenarında zaten fazla çıkmadığını allah'ın mal güvenlikçisine anlatmak zorunda kaldım yahu! neden mi?
pek muhterem öğretim üyeleri top sakal bıraktığı için öğrencilerin top sakalla okula girmesi yasaklanmış, sözkonusu top sakalın da, bıyıkla çenedeki sakalın birleşmesi sonucu ortaya çıkacağına ve suç unsuru oluşturacağına karar verilmiş.
komik değil mi? ama trajikomik. trajedisi de şimdi geliyor.
birkaç ay sonra okula top sakalla girmek isteyen bir öğrenci, kapıdan geçmeyip kampüsün ücra bir köşesindeki demirlerden içeri atlamaya çalışıyor ve sendeleyip sivri demirlere saplanıyor.
sonra idare, bu kıl faşizanlığının getirilerini, götürülerini hesaplayıp bu uygulamadan vazgeçiyor.
o yüzdendir ki sevgili sözlük, birgün yıldızlı bereyi takıp ortalara da dökülsem, takım elbiseyi çekip volta da atsam, tövbe edip hacı da olsam ben bu kılık kıyafet serbestliğinin yanında olacağım.
ahanda buyrun, aşağıda gördüğünüz fotoğraf 1900'lerden, sovyet rusya'sının robotlaştırılmış vatandaş zihniyetinden bir manzara. tanıdık geldi mi?* http://xs.to/image-BC51_4BB097B7.jpg +