iletişim alanın denetlenmesi ancak yargı yoluyla olabilecek bir durumdur. Yargıda bu konuda bulunan açıklar medya-toplum ilişkisini büyük ölçüde etkileyecektir. Hatta medyanın toplumu ele geçirmesi bile söz konusu olabilir. Örneğin; toplumun ne istediğini bilmeden verileni alması, yani sadece önüne sunulanlar içinden bir beğeni içinde olması toplumun medyayı değil, medyanın toplumu yönlendirdiğini gösterir. Özgürlüğün sadece bize verilenlerle kısıtlı kalması ve bu durumu aşamamamız toplum olarak medyanın esiri olduğumuzu göstermektedir. Bizim toplumumuzda medyadan bilinçli bir şekilde bir şey beklenmediğinden dolayı, medyayı yönlendirmek gibi bir durum söz konusu değildir. Yani toplum bir derece de güdülenmenin içindedir. Bu duruma karşı yargının bir şey yapmaması veya insanların haklarını aramamasından dolayı, kısıtlı bir özgürlük içindeyiz. iletişim teknolojisindeki gelişmeler, bir yandan insanlara büyük rahatlık ve konfor sunarken diğer taraftan da suçların daha kolay işlenmesine yol açmıştır. Bunun yanında aynı teknoloji, suç işlemesinin önlenmesinde ve işlenmiş suçların aydınlatılmasında da büyük kolaylık ve etkinlik getirmiştir. iletişimin denetlenmesi suretiyle suçla mücadele, aynı zamanda bireylerin özel hayatı ve haberleşme özgürlüğü ile de yakından ilişkili bir konudur. Bu alanda yapılması gereken tek şey; bu konuya özgü olarak yargı reformudur.