yalanlar beslerken kollarımda özlüyorum unutkanlığımı
uyanmamak eski hatıraların kömür kokan sabahında...
kendime dürüst olamayım, kalsın.
beşiğini salladığım ekmeğim, suyum hayalim,
gürültülerle savrulmasın isterdim...
ezilirdim altında realist mantıkların, duğrucu davutların
oysa bir zerre tanesi umut pırıltısı...
hani unutursun, hayal dersin,
dünya yalan hem de tek gerçek dersin,
kabullenirsin ya doğa üstü güçlerin olmadığını,
yenilginin soğuk nefesi ensende...
ensemde...
parmaklarımın ucunda...
parmaklarımın ucunda gibisin kan kokan avuçlarımdan korkak
ve sabahlara yorgun giren evhamlarımdan daha çok ağlayarak...
sanki üşümüşsün, titriyorsun ürkek,
soğuktan mı desem, yoksa ahından mı...
bedduandan mı hayalim keskin bıçaklığın??
yaşaman lazım senin koynumda taa gözlerimin içinde
ısıtasın diye paslı ellerimi dokunuşlara yabancı,
okşa diye hayata dair gencecik umutlarımı...
geceleri beklerken özlemin içimde
yanarken çaresizlikten, ararken karanlık ışıkları
seni isterdim...
sadece seni, ışıksızlığımı, geceye aidiyetimi, karanlığımı...
sadece seni, pırıl pırıl gülüşlerimi, şükredişlerimi, hayatı daha bi çok sevişlerimi...
sadece seni...