ay lav yu

entry85 galeri video1
    28.
  1. yurt dışındaki festivallerden ödül ve ödüllerle dönmeye aday "filmimiz"...

    hollywood yapımlarının en başat özelliği şudur: "amerika bir numaradır, medeniyetin ulaştığı son noktadır ve diğer milletler (medeniyet"imsi"ler) onun etrafında dönerler" ana fikri doğrultusunda meydana getirilirler... son 100 yılda, sinemada niceliksel ve niteliksel pekçok değişim (dönüşüm) meydana gelmiştir ama bu ana düşünce sabit kalmıştır; onar yıl arayla, birer tane (türü önemli değil) cımbızlayıp izlediğinizde ve yanyana getirdiğinizde ortak bir kontrast oluşturursunuz, siyah beyaz veya renkli olsun film; hiç fark etmez.

    bunun kötü olduğunu söylemiyorum; elbette ki kendi fotoğrafını çeken şahıs kendini en iyi şekilde gösterme çabası içinde olacak (bkz: facebook). sinemanın çok önemli bir alet olması da realist bakılacak olursa bunu gerektirir: onu yapan ülkeyi diğer milletler nezdinde bir "cazibe merkezi" haline getirmek ve bu üst amaç doğrultusunda da pek çok alt amacı gerçekleştirmek şekline bir çaba.

    sadece amerika da değil, her "güçlü" ülkede bu eğilim görülür. fransız filmleri, italyan filmleri, alman filmleri... hele hele yirminci yüzyıl ortalarında abd ve sscb arasında ciddi bir rekabet yaşandı bu konuda. politik, ekonomik, teknik alanda süren rekabette sinema ciddi bir araçtı ve sonuna kadar kullanıldı. ikinci dünya savaşı ve vietnam dönemi filmlerinde bu durum artık rahatsız edici derecede "kör göze parmak" halini almış bulunmaktaydı.

    gelgelelim "üçüncü dünya" ülkelerine... onlar ise bu durumun tam tersi istikamette yol alıp kendilerini "kötü" gösteren ne varsa filmlerinde kullanmaya başladılar; sabitleşmiş bir üst (up) politika mevcut olmadığı için ve meydanı boş bulan münferit yapımcılar amerika, avrupa gibi ülkelerde kabul görmenin yolunun bu olduğunu anladıklarından, hollywood filmi (veya fransız, her neyse) kendisini nasıl gösteriyorsa o da kendini öyle göstermeye başladı ve katıldığı batı festivallerinden, ödül törenlerinden "ödül ve ödüllerle" dönmeye başladı..

    tam da bu noktada garip bir durum ortaya çıktı: ceteris paribus iki film olsun, önermeleri de şunlar olsun:

    1. film- ben a ülkesiyim, senden çok ileriyim.. (önerme kabul görür ve b ülkesinde a filmi izlenme rekorları kırar..)
    2. film- ben b ülkesiyim, dediğin gibiyim, hatta daha bile kötüyüm.. (önerme kabul görür ve a ülkesi b'yi ödül içinde bırakır..)

    şimdi... alan memnun satan memnun gibi görünmekle beraber içler acısı bir durum söz konusudur: normal şartlar altında, a'nın b'ye skse kabul ettiremeyeceği şeyleri; sanat, kırmızı halı, ödül, saygınlık... vs adına öyle güzel kabul etmiştir ki artık b; a'nın yüzünde küçük bir tebessüm; poposunda da kocaman bir gülümseme şeklinde yer etmiştir...

    sistem iyi işlemiştir, işlemektedir.

    postmodern bir vatan hainliğidir bi yerde söz konusu olan. göze çok "şirin" gelen bir hainlik...

    ülkemde inanılmaz sayıda örneği olmakla beraber mevzubahis filme dönelim: normalde bir amerikan filminde izlediğimizde "yuh aq, nasıl göstermişler bizi, böyle miyiz lan biz?" dediğimiz şeyler on ile çarpılıp filme yerleştirilmiş. bunu da biz yapmışız.

    öff.. sayfalarca yazılabilir ama sıkıntı (ve acı) verici olduğu için kesiyorum.

    bol ödüller diliyorum.

    edit 1: ay lav it.
    edit 2: sanat adına yapılan, cidden kaliteli ve ödülü hak eden istisnalar meclis dışıdır...
    0 ...