fyodor mihailovic dostoyevski

entry810 galeri
    136.
  1. şöyle yazmış, güzel anlatmış, harika betimlemiş, akrostişi çok iyi gibi ifadeleri bir yana bırakıp birazcık dostoyevski'nin ahlak felsefesine ve düşünce yapısına göz atmak gerekiyor. zinhar nietzsche çıkıpta "kardeşim" diyorsa bu adam için altında bir pislik illaki vardır, olmalı.

    dostoyevski'nin eserlerinde göze çarpan ve suç ve ceza ile tavan yapan ahlak felsefesinin özü dostoyevski'nin insanları iki gruba ayırmasıyla başlıyor. napoleon'lar ve sürüngenler. yani kendi hırslarının/tutkularının peşinden gidenler ve onları seyreden, belki de basamak olmak zorunda kalanlar.

    suç ve ceza'da bu durumun tavan yaptığını vurgulama sebebim raskolnikov'un, sürüngenlerin içinden çıkıp napoleon olma isteğinin kitabın tamamının konusu olması. diğer eserlerinde de aynı yaklaşımı çeşitli yan karakterlerde yada ana karakterin bazı anlarında vurguladığını görmek mümkün ancak bu sefer başlı başına iki ciltlik bir eser var karşımızda ve raskolnikov.

    dostoyevski'nin ahlak felsefesi burda başlıyor. raskolnikov napoleon olmak için, yaşlı ve sembolik bir kadını öldürüyor. ordan elde edeceği parayla kendi geleceğini şekillendirmek ve ait olduğuna inandığı yere ulaşmak istiyor. tabi istemekle kalmıyor, bu yolda büyük adımlar atıyor ama dostoyevski efendi burda raskolnikov'a hakettiği cezayı olabilecek en açık şekilde veriyor. vicdan azabı. zaten öldürülen kadından yeterince bahsedilmemesi, onun ailesi yada geçmişi hakkında tematik bir açıklamaya gidilmemesi olayın topluma etkisinden çok raskolnikov'a etkisinin ön plana çıkarılma isteği barındırıyor kendi içinde.

    şimdi burda bölüp bir kaç açıklama yapmak gerekiyor. normal bir bireyin napoleon olmak istemesi, kendi ait olduğu sınıfı ve daha da önemlisi kendini kabul etmemesi, bireyi derin bir vicdan azabına sürüklüyor. bunu anladık ama toplumun bu denli belirgin iki gruba ayrılmasının özünde ne var? bu ayrılmanın özünde, vicdan muhasebesinin daha doğrusu kişinin bu streotipleştirilmiş vicdan müessesesinin ne kadar esiri olduğu var. yani napoleon olmak kişinin öncelikle kaderinde var ve buna göre şekillenen gelecekte işlenen suçların yada geride bırakılan zararların napoleon olma yolunda kişiye bir sorumluluğu yok. birey napoleon olmak için doğduysa her türlü hakkı ve üstünlüğü elde edip geri kalan sürüngenleri basamak olarak kullanabilir. burda özgür irade kavramı devre dışı. tamamen napoleon olmak için doğmak kavramı var bu vurgunun temelinde ve işin bizi ilgilendiren tarafı gerçekten napoleon olmak için var olan bireylerin bu tür bir vicdan azabından tamamen arındırılmış olması. dostoyevski kısaca şunu vurgular; kişinin yaratılışından gelen yada sonradan kazandığı özelliklerin derecesi kişinin toplumdaki rolünü belirler ve bu birey bunlardan sorumlu tutulamaz.

    peki alt gruptan biri çıkıpta napoleon olmak isterse çekeceği vicdan azabından kurtulması için ne yapması gerekiyor. dostoyevski'den daha yaratıcı bir çözüm bekliyordum bu konuda açıkcası ama işi dönderip dolaştırıp sevgiye bağlaması kendi felsefesine ilginç bir yön katıyor. o kadar keskin çizgilerle halkı ayırdıktan sonra raskolnikov'un sonya'ya duyduğu sevgiyle bu vicdan azabından kurtulması kitabın sonunda büyük bir hata yapmamak uğruna yapılmış garanti bir çıkış bence.

    kısaca vicdani sorumluluk kavramı sadece sürüngenler için vardır ve napoleonlar kendilerini bu sorgulamanın dışında tutmuşlardır. bir sürüngen her ne kadar mantıksal olarak yaptığı şeyin doğru olduğuna kendini inandırırsa inandırsın onu terketmeyecek olan vicdanı, daha doğrusu bu vicdan sorgulamasının içine girebilecek düşünce yapısı onu hayatı boyunca bir sürüngen olarak bırakacaktır. iyi yada kötü vardır. napoleonlar yada sürüngenler. ve bir sürüngen napoleon olamayacağını anladığı an anlamsızlaşan hayatını sadece sevgiyle aydınlayabilir.
    0 ...