takıntı haline gelmiş bir davranışım...
okulda sallana sallanan giderken karşımdan gelenlerin nereye gittiklerini saçma bir şekilde tahmin etmeye çalışırım bazıları yanıma gelir birşeyler sorar, birşeyler soranlar genelde başkasını arayanlardır, hal hatır sormak için ipnelerin hiç biri yanıma gelmez. bende gıcıklık değil mi? hepsine yanlış bilgi veririm.
gene bir gün sınıfın köşesindeki kalorifere belimi dayadım omurgalarımı ısıtıyorum, gözlerimi kapadım güneşin göz kapaklarımı sarıya boyamasını seyrediyorum, acayip şekilde zevk alıyorum bu işten... sonra bütün ahengin içine eden bir kız yaklaşıyor fütursuzca etrafını yıkarak yürüyüp yaklaşıyor birde elini yanıma gelince masaya vurup ''höyt lan'' demez mi... hiç çaktırmadan ayakta uyku numarama devam ediyorum fakat yiyecek gibi değil...
+efendim ayşe ne diyon?
-fatmayı gördün mü yaaa.
işte burda ipleri elime alıyorum...
+gördüm biraz önce arkadaşıyla okulun arkasına doğru yürüyordu elindede poğaça vardı istedim vermedi...
inandırıcılık için çekilen çile işe yarıyor...
-tamam saol...
ayşe koşa koşa okulun arkasına doğru gidiyor...
sonra ben gene tam zevke geleceğim ki birisi daha tangır tungur sınıfa giriyor fakat gözlerimi açmıyorum, ama gelip oda aynı şekilde elini masaya vurup ''höyt lan'' demez mi... buda fatmadan başkası olamaz...
+fatma seni ayşe sordu.
-evet bende onu arıyorum nereye gitti?
iki gıcık insanı birbirinden uzaklaştırmayı huy edinmem burada dahada kendini belirginleştiriyor...
+okulun ön tarafındaki binanın içine girdi elindede tost vardı istedim vermedi...
-tamam saol...
ayşe kapıyı yine tangur tungur kapatır ve sınıftan çıktıkdan sonra sesi hala duvarlarda 2-3 saniye yankılanır.
ikisinide ayrı yerlere gönderdikten sonra birbirlerini bulunca ilk iş olarak bana küfredeceklerini düşündüğümden sessizce en arka masa sıraya çantamı yayarak üstümü örtüp mışıl mışıl öğle arasında uykuya dalıyorum...
onlarda beni rahatsız etmeseydi abura koyayaım!
herşeye inanmak kötü birşey.