- şampiyoon olacağız beşiktaşım bu sene!
- bu sene!
dur ne oluyoruz? bugün 2009 değil,
bundan tam bir sene önceki kayserispor maçı değil.
tarih ne kadar zıtsa, aradaki 360 küsür gün ne kadar uzaksa,
aynı bugün itibariyle ağızlardaki melodi.
aynı kalplerdeki sevdanın yüzlere yansıması.
ne güzel başlamıştı gün,
dolmabahçe'ye toplanmıştı binler kalplerdeki tutku uğruna,
inanmıştı taraftar.
yaşlı bir dede ilişiyor gözüme kuyrukta,
kısa bir sohbetten sonra diyor ki dedem:
- "evladım bu maçı alırsak şampiyonuz."
- "daha 7 hafta var dedem" diyoruz.
- "görürsün evladım, görürsün" diyor.
çıkıyoruz merdivenleri yavaş yavaş ve orada inönü'nün yemyeşil çimlerine ayak basıyor siyah beyaz çubuklu formasıyla kartallar.
ne özlemişim ulan diyorum,
hoşgeldin çubuklu diyorum, hoşgeldin.
toraman'a ilişiyor gözüm yanında ise nam-ı diğer şifo.
tebessüm ediyorum elimde değil.
bir genç düşünün ki akılda kalan tek hatırası beşiktaş olsun.
öyle gence can mı kurban olsun ne olsun?
maç başlıyor,
bu ligin tartışmasız en iyi defans adamı ferrari'nin hatasıyla karan'ın golü geliyor bir soğuk duş niyetine.
canın sağolsun matteo'm diyorum.
ama bitmiyor sancı.
hakem kahya beyin neresinden uydurduğu belli olmayan bir penaltıyla 2-0 oluyor maç.
sancılar kramp misali artik midede.
inönü'de binlerin gözleri cam misali donmuş,
neler olduğunu anlamaya çalışıyor.
o sırada dede ilişiyor gözüme sadece bir kaç metre ötemde.
artık nasıl bakmışım dedeye ki bana gülümsüyor "kazanacağız" diyor.
haydi inşallah diyorum en yüreklisinden.
ve önce kahveci çıkıyor sahneye,
nihat kahveci.
açıyor perdeyi.
ve başlıyor kartalım pençelemeye.
hakem bir yandan çekiyor maçı bir bir yandan.
hakem penaltıyı vermiyor, hakem golü vermiyor,
ama saldırmanın sonu gelmiyor.
nitekim ikinci yarıya çıkarken kartallar yüreklerde tek bir ses hakim,
"biz bu maçı alırız"
ve alıyoruz da,
sahaya yüreklerini koymuş 11 asker,
canını dişine takıyor ve şapka çıkarılacak bir futbol oynayan eskişehir önünde maçı 2-0'dan 3-2'ye getiriyor.
toraman demek istiyorum,
ibrahim toraman!
beşiktaş'ın varsa siyahı ve beyazı,
sende varsın be kaptan,
helal olsun aldığın her kuruşa,
helal olsun sakatlanma pahasına önüne atladığın her pozisyonda sana.
rüştü var sahada bir kartal parçası,
küllerinden doğan bir kartal parçası.
en dipten en tepeye çıkmanın kitabını yazanların bir numarası.
adı üstünde bir numarasın be rüştü, bir numarasın.
isim değil de yürek almışız bundan tam 5 sene önce.
19 yaşındaki gencecik evlat bugün beşiktaş'ın "baba"sı
en baba olan bobo'su.
kupaların, zaferlerin, şampiyonlukların altına atılan imzanın en dikkat çekicisi.
adamsın bobo sen,
cansın.
bir de kimler mi vardı tribünde?
arkadaşın çektiği mesajlar dahilinde haberini aldık,
ama onların desteğini yürekten hissettik,
beşiktaş futbol okulunun nijeryalıları,
nasıl seviniyorlarmış, nasıl coşuyorlarmış tribünde.
arkadaş anlatıyor maç sonunda kısa bir muhabbeti,
abi diyor nasıl buldun diye sordum,
gözleri parladı bu çocukların,
hele bir tanesi var ki,
üstüne basa basa söyledi.
"ben burada oynayacağım" dedi, diyor.
s.özkan sana söyleyecek bir kelime bulmak istemiyorum,
böylece bu güzel yazı da kirlenmesin. hakkını helal et bu yeter.
maç bitiyor yine o güzel dedem ilişiyor gözüme,
dede diyorum kazandık,
sırtımı sıvazlıyor ve ekliyor:
"şampiyon olduk evladım"
ve siyah beyaz çubuklunun zaferi oluyor,
ligin en iyi geri dönüşünü yapan,
yüreğiyle sahada mücadele eden,
ben bu maçı kazanacağım diye bas bas bağıran beşiktaş,
muhteşem taraftarının muhteşem desteğiyle sahada 12 kişi oynayan beşiktaş,
ve allah'ın izniyle göğsündeki son şampiyon apoletini kimseye kaptırmayacak olan beşiktaş,
bu vasıflar layik sana,
en yukarısı için,
durmak yok yola devam,