Internal Decay'in debut albümü. Old School ve Underground'a gönül vermiş biri olarak yine adı sanı pek duyulmamış bir grup ile karşınızdayım. Bu sefer hiç beklemediğim düzeyde kaliteli bir müzik icra ettiklerine tanık olduğum ve son zamanlardaki en iyi keşfim olan Internal Decay'den biraz bahsedeceğim. Yine kısa bir kritik olacak, çünkü gruptan bahsederken kelime bulmakta güçlük çekiyorum. Kendileri isveçli olup şimdiye kadar bir demo (1991) ve bir de bahsetmekte olduğum albümü (1993) çıkarıp dağılmışlar. Seneler sonra tekrar bir araya gelmişler.
Şimdiye kadar isimlerine nerdeyse hiçbir yerde rastlamamış oluşum gerçekten üzücü. Acaba ben mi çok abartıyorum yoksa bu grup şu ana dek fark edilmemiş bir başyapıt mı sunuyor hakikaten? Yok arkadaş! Abartmıyorum, gerekçelerim var. Birincisi, eğer grup kariyerini sürdürseydi bence çok önemli bir grup olabilirdi. Şu anda isveç death metali diyince aklımıza gelen gruplardan bence eksiği yok. Devam etselerdi belki de isveç death metali şu anda olduğundan daha farklı yerde olurdu. ikincisi isveç'e özgü klasik old school death metal ile melodik death metalin en iyi harmanlandığı albüm, bence bu albümdür. (büyük iddia evet) Old school death metalin çiğliği, black metalin karanlık havası ve melodik death metalin bürünebileceği en melodik hâl, bu albümde olabildiğince orantılı olarak harmanlanmış ve ortaya enfes bir iş çıkmış.
Albümün mükemmelliği kendine has gitar tonlarında, o yıllardaki teknolojiyi de düşünürsek prodüksiyonun iyi olmasında ve adını koyamadığım daha birçok şeyde saklı. Mesela Carcass'ın Heartwork albümünü dinlediğimde de neden o kadar çok sevdiğimi fazla sorgulamam, çünkü değeri azalacakmış gibi gelir. Bu albümde de benzer hisleri yaşadığımı söyleyebilirim. (Tesadüfe bakın ki çıkış tarihleri de aynı) Albümü bu kadar sevmemde yerli yerinde kullanılmış ve albüme güzel bir hava katan klavye ve piyanoların da etkisi büyük.
Bu albüme benzer bir albüm dinlediğimi hatırlamıyorum. Neden isimlerinin zikredilmediğini de bilmiyorum. Tabii ki At The Gates veya Dissection ile bu grup arasında kıyaslama yapacak değilim, ama bu grup da bence kendi türünde (ya da yarattıkları kendilerine özel sound diyelim) çok önemli ve hâlâ duyulmayı bekleyen özgün bir albüme imza atmış. Genelde orta tempoda seyrettiğinden Entombed, Eucharist, Unanimated gibi gruplarla da karşılaştıramıyorum. Kağıt üzerinde aynı tür müziği yapıyorlar gibi gözükse de aralarında bariz farklar var. O yüzden kalite olarak ondan iyidir bundan üstündür demek yerine, bu grubu da aynen onlar gibi efsaneler kategorisine koyuyorum. Kapağından sounduna, yarattıkları karanlık ama kapkaranlık atmosfere kadar her şeyini seviyorum.
Bu albümü metal seven herkese öneriyorum. Eskilere dair daha keşfedilecek çok şey olduğunu fark etmemi sağladığı için bu yaratının mimarlarına teşekkürü borç bilirim. "a forgotten dream" için "a forgotten masterpiece" demekte bir sakınca görmüyorum. Gerçekten büyüleyici. 10 üzerinden 9.5 puanı sonuna kadar hak ediyor.