elektrik süpürgesiyle saçtaki kepekleri çekmek

entry3 galeri
    1.
  1. hemen hayvasın moduna girmeyin. vardır bizim de bir hikayemiz. dinle...

    3 gün önce odamda temizlik yaptım. temizlik dediğim, öyle bayanlar gibi odanın en ücra köşelerinde paranoyakça toz, kir arayışına girmedim. ev temizliği konusunda bende çoğu erkek gibi odunum. aldım elime elektrik süpürgesini, sağı solu süpürüyorum. kanepenin altını falan elim uzandığınca süpürdüm. baktım fazla efor sarfediyorum, '' fıtratıma ters benim bu. az dinleneyim şöyle.'' dedim. oturduğum yerden halıya sürtmeye başladım elektrik süpergesini. odanın içine giren güneş ışınları tozların kalktığını baya bir belli ediyordu. derken o da nesi... ellerimle saçlarımı şöyle bir düzelteyim derken, gözlüklerimin önüne birkaç adet kendini bilmez kepek yapışıverdi. bunun yanında halının üzerine doğru düşen başka kendini bilmez kepekler gördüm. aheste aheste halıya doğru süzülüyorlardı. bunlarda nesi dedim kendi kendime. bu kepekler ne zaman ele geçirmişti naciz vücudumu. insan içinde olsan utanmaz mısın bire hey dürzü dedim kendi kendime.

    gerçeği kabullenememin verdiği ızdırapla bir kez daha elimi saçlarıma götürdüm ve sonuç daha büyük bir hüsran oldu. bu amansız hastalık bedenimi sarmıştı pervasızca. buna bir son verilmeliydi. hemde hızlı ve kesin bir şekilde. geçici olsa da hızlı olan çözüm arayışları belirdi gözümün önünde. saçımı yıkamalıydım, şampuanımı değiştirmeliydim vb. bütün bu karmaşık ve kompleks çözümler zihnimin içinde dolanırken, bir elim halen halının üzerinde gezdiriyordu elektrik süpürgesini. elektirik süpürgesi işini yapıyordu. tozları içine çekiyor, pis'i, kir'i odanan arındırmaya çalışıyordu zavallı. ayrıca asice kafamdan düşen kepekleri de içine çekmeye çalışıyordu. sonra farkettim bu elektrik süpürgesi hiç itiraz etmiyordu. nereye götürsem geliyor ve hemen işini yapmaya koyuluyordu. takdir ettim elektrik süpürgesini. elini sıkmak istercesine tuttum sapını. '' sağol '' dedim yavaşça yaklaştırarak dudaklarıma.

    tekrar halıya takıldı gözlerim. anavatanlarından ayrılıp yere asice düşen kepeklerim artık orada yoktu. vefakar elektrik süpürgesi ortadan kaldırmıştı onları ben farkına varmadan. şaşırmadım buna. çünkü o bir elektrik süpürgesi idi.

    sonra gözlüğüme yapışan kepekler tekrar takıldı gözüme. sanki dünyaya olan bakış açımı değiştirmek istercesine gözlük camımın üzerinde idiler. görüşümü kapatıyorlardı. sinirlendim onlara. içten içe kin besledim. ama onlarda benim bir parçamdı. bendi bir zamanlar onlar da. sakinleştim birden. elime gözlük temizleme bezimi aldım. gözlüğümü sakin ve vakur bir şekilde çıkarttım gözümden. yavaşça gözlük camlarını ağzıma yaklaştırdım. ciğerlerimin derinlerinden gelen sıcak bir nefes ile hohladım gözlük camlarına. gözlük camları buğulandı. tıpkı kış aylarında sıcacık evinizin kapısı açıldığında, içeri girdiğinizde gözlük camlarının buğulandığı gibi. kış aylarında otobüs'e veya minibüs'e binerken, otobüsün içindeki sıcak havanın gözlük camlarını buğuladığı gibi. buğulanmıştı işte. bez ile silmeden önce buğulanması gerekiyordu. sebepler yerini bulmuştu ve o da buğulanması gerektiğini biliyordu ve buğulandı. sakin hareketlerle bir elimle gözlüğü tutuyor, diğer elimle de bezi gözlüğün camının üzerinde hafiften bir baskı ile gezdiriyordum.

    gözlüğümdeki tozlar ve kepekler gitmişti. ama bu sefer de gözlük bezinin üzerinde bazı kepek parçaları olduğunu farkettim. bu lanet bulaşmıştı bir kere bana. kurtulamıyordum. halıda, gözlük camında, omuzlarımda, kanepede ve en önemlisi saçlarımda halen vardı bu lanet. '' böyle olmamalı! '' dedim içimden. olaylar bu kadar çabuk nasıl gelişivermişti. gözlüğümü tekrar taktım. evet şimdi herşey daha net görünüyordu. daha belirgin. çevremdeki nesnelerin imgeleri beynimde daha net sembolleşiyordu. gözlüğüm işini gerçekten iyi yapıyordu. ona hiç teşekkür etmemiştim. tekrar çıkarttım gözümden. hafifçe kendimden uzaklaştırıp, sakin gözlerle baktım ona. gözlüğümü çıkarttığımda anladım ki, gözlüğüm bana her şeyi dana net ve daha anlamlı gösteriyordu, ama ben gözlüğümü daha net göremiyordum. o kendisi daha net görünsün diye bir arayış içerisinde de değildi. sadece beni düşünüyor ve bana çalışıyordu. teşşekkür ifade eden anlamlı ama net olmayan bakışlarla gözlüğüme bir süre baktım. sonra tekrar taktım. o benim bir parçam gibiydi. onu ne kadar çok sevdiğimi anladım.

    herşey daha bir netleştiğinde halının üzerinde halen birkaç asi ve kendini bilmez kepek parçaları olduğunu gördüm. elektrik süpürgesini saldım üzerlerine. uğraştırmadan kendilerini saldıverdiler bu amansız gücün karşısında. içimde birden karanlık tarafın beni ele geçirmeye çalıştığı hissi uyandı. o da neydi öyle. elektirk süpürgesi ve ben, odamın içinde pis ve kirlere karşı amansız bir üstünlük kurabilirdik. evet gücü damarlarımda hissediyordum. muhtaç olduğum kudret damarlarımdaki asil kanda mevcuttu. bir şeyler'e karşı güçlü olmanın verdiği haz sarmıştı ruhumu. karanlık taraf mıydı bu beni ele geçiren? tam emin değildim. ama '' güç nedir? '' diye sordum kendime. güç; karşındakine ne kadar güçlü olduğunu hissettirmek aynı zamanda da affedebilmekti. karanlık taraf, biraz olsun kendi bölgesine doğru küçüldü ruhumda. evet ben affedebilirdim. ama affedemeyeceğim şeyler de vardı. odamın her tarafına dağılabilecek bu amansız düşmanları affedemezdim. onların her yeri işgal etmelerine göz yumamazdım. bu düşünce birden bedenimi sardı. göz bebeklerim hafiften büyüdü ve bakışlarım birden daha kararlı hale geldi. karanlık taraf nerdeyse bütün vücudumu kaplamıştı. yapılması gerekenler yapılmalıydı. kayıtsız kalınamazdı bazı şeylere. elektrik süpürgesine sert ve keskin bir bakış attım. içimden bir ses konuşuyordu sanki. '' elektrik süpürgesi. kepekleri hızlı ve kararlılıkla ortadan kaldırmayı başarabiliyorsun. odamda onların hüküm süremeyeceğini açıkça belirttin. sana emrediyorum. hepsini yok et. ancak bu şekilde istediğimiz sonucu elde edebiliriz. ''

    elektirik süpürgesi itaatkar bir şekilde, ben nereye yönlerdirdiysem o tarafa gitti ve bütün hünerlerini amansızca gösterdi düşman üzerinde. güç ellerimde idi. güç. sınırsız güç. sonra elektirik süpürgesi ve ben birden aynı frekensta buluştuk. ikimizinde içinden geçen düşünceler aynı idi. düşmanın askerleri ölürmekle bitmiyordu. kaynağa erişmeliydik. kaynağı yok etmeliydik. ikimizinde aklından aynı şeyler geçiyordu ama bunu birbirimize söylemeye cesaret edemiyorduk. içimdeki karanlık taraf davudi ve ciddi bir ses tonuyla söyledi. '' düşmanın sensin. kafan senin düşmanın! '' aslında farkında olduğum bu gerçeği kendime söyleme cesaretini bulamamıştım. ama artık her şey ortadaydı. sorunun kaynağına inilmeli ve tiz kellesi vurula denmeliydi.

    elektirik süpürgesine görev dosyasını uzattım ve kısa bir brifing verdim. '' bu senin son görevin olabilir! '' dedim ve kapıyı yavaşça kapattım. bu rezilliği kimse görmemeliydi. elektrik süpürgesi her zaman ki gibi hiç itiraz etmeden görevi devraldı. artık görev yerine getirilmeliydi. artık sadece verilen komutları uyguluyordu elektrik süpürgesi. yavaşça saçlarıma doğru yaklaştırdı hortumunu. giderek yaklaşıyordu. bunu gözlüklerim sayesinde daha iyi görebiliyordum. onu durdurmak istedim. vazgeçmiştim. istemiyordum artık. elektrik süpürgesi '' artık çok geç. ben, bana verilen her işi bitiririm! '' dedi sert bir ses tonuyla. kendimi artık güçlü hissetmiyordum. bir an pişmanlık duygusu kapladı bedenimi. durdurulmalıydı bu işkence. bitmeliydi. ama nafile. elektirik süpürgesinin amansız silahı olan içine çekme hareketi yavaştan kendini hissettiriyordu. gittikçe etkisi artmaya başladı. evet artık bütün bedenimde hissediyordum bu duyguyu. elektirik süpürgesi kafamın etrafında dans edercesine bir oraya bir buraya savruluyor ve düşmanın kaynağı olan kendi kafamı, içine çekmeye çalışıyordu. bu amansız operasyon yaklaşık bir dakika sürmüştü. elektrik süpürgesi işini bitirmiş ve operasyon raporunu bana vermek için karşımda duruyordu.

    '' konuş! makinaoğlu! '' dedim. konuşmadı. gözlerini yavaşça saçlarıma doğru çevirdi ve rahatsız edici bir şekilde oraya doğru bakıyordu. benimde dikkatim artık oraya yönelmişti. ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim. kurcaladım oraları biraz. etrafa saçılan asi ve saygısız kepek ve türevleri yoktu görünürde. isyan bastırılmış, elebaşı ele geçirilmiş ve darağacında sallandırılmış gibi gözüküyordu. şaşırdım. elektrik süpürgesi sağlam iş çıkarmıştı. her zamanki gibi. karanlık taraf tamamen kendi tarafına çekilmişti artık. gücü hala hissediyordum ama kullanma gereği duymuyordum. içimde sebebi belirsiz bir dinginlik ve mutluluk geldi. hiçbir şey artık eskisi gibi değildi...

    2 gün sonra...

    gözlerim açık değil ama uyandığımı hissediyorum. sağa döndüm. '' yok olmadı böyle. '' dedim. sola döndüm. sonra tekrar sağa. sola dönüp gözlerimi açtım. güneş ışıkları gözbebeklerimi küçülttü. göremiyordum ama hissediyordum bunu. sonra kapattım gözlerimi. biliyordum gözbebeklerim büyümüştü tekrar. bu hoşuma gitmedi. sonra tekrar açtım gözlerimi ve doğruldum. hafiften boynumun ağrıdığını hissediyordum. cuma namazının farzını bitirirken, imamdan sonra selam vermeye başlarcasına sağa ve sola hafifçe çevirdim boynumu. iyi geldi bu bana. sonra ayaklarımı yatağın sağından yere indirdim. yerdeki halıyı hissettim. hala oradaydı. onunla bir geçmişimiz vardı. üzerine basıyordum sürekli. benim kölem gibiydi. hafifçe ayaklarımı kaldırdıktan sonra tekrar yere bıraktım. halıyı daha iyi hissettim. üzerinde hüküm sürüyordum. ama onu temiz tutuyordum da. mükafatı buydu. onun üzerine basmama izin verecekti, bende onu temiz tutacaktım. anlaşma buydu. ikimizde sadık kalmıştık bu zamana kadar bu anlaşmaya. yavaşça ayağa kalktım. hafif sağa sola bel harektleri yapıp, camış gibi gerindim. miskinliği üzerimden atmaya çalışıyordum. sola doğru son gerinişimde yastığımın üzerindeki bir şey'e takıldı gözüm. tam net göremiyordum. bu bilinmeyen cismi tanımlayabilmek için masanın üzerinde duran gözlüğü almaya yeltendim ve aldım. gözlüğü taktım ve yastığıma doğru kısık gözlerle bakmaya başladım. evet oradaydılar. 4 veya 5 tane ezeli düşmanım bana doğru gözlerini pörtletmiş bir şekilde bakıyorlardı. '' aman tanrım! '' dedim. dememle kendimi duymam bir oldu. garipsedim bu cümleyi. bir ses '' sen fazla film izlemişsin yeğen...'' dedi. sağa sola bakındım. '' ramiz dayı??? '' dedim. ses veren olmadı. dikkatimi tekrar yastığın üzerine yoğunlaştırdım. '' aman allahım '' dedim. haaaaayyyyyyyııııııııııırrrrrrrrrrrrrr!!!!

    derken hafiften bir müzik duyar gibi oldum. derinden geliyordu. duygulu ve etkileyici idi. ardından ramiz dayı mıdır, yoksa sesi ona benzer biri mi bilinmez, bir şeyler söylemeye başladı.

    '' lanet bulaştı mı bir kere, ne yapsan, ne kadar uğraşsan kurtulamazsın. düşmanın sen isen, 1000 yıl arasan farklı diyarlarda, bulamazsın. insanın kendisidir, kendine düşman. öldürmedikten sonra kendini, düşmanını öldüremezsin yeğeennn ''

    '' oha artık dayı! '' dedim gayri ihtiyari. '' bi sakin ol, bi dur dayı dedim. '' ben biliyordum ne yapacağımı. geçici çözümler üretmek kafi değildi. yüzleşmeliydim gerçeklerle. ben kepekli bir insan hayvanıydım. tedavi edilmem gerekiyordu. eczaneye gidip kepek ilacı almaya karar verdim. çok daha önceden verilmesi gereken bir karardı. kendime kızmıştım ama kararımı aldığım için mutluydum.

    abartısız bir gülümseme ile banyoya doğru ilerliyordum yavaş adımlarla. hala fondan bir müzik duyuyordum...
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük