yıllar önce, yazları gittiğimiz bir tatil beldesinde görmüştüm kendisi. canlı müzik yapan ve genelde takıldığımız bir kafede güzel güzel müzik dinleyip biralarımızı yudumlarken, ses olması gereken saatten baya bir önce kesilmiş, gitarlar filan toparlanmaya başlamıştı. ne oldu filan diye sahneye doğru bakınırken cezmi ersöz çıktı. geleceğini çarşıdaki kitapçılardan birkaç gün önce öğrenmiştik ama kafemizi işgal edeceğini hiç düşünmemiştik. neyse, oturalım dinleyelim bakalım neler anlatacak diye bekledik. bize eski aşk hikayelerini, aşk acılarını araya tavsiyeler serpiştirerek olabildiğince sıkıcı bir şekilde anlattı.
genel olarak asi ve ters bir adamdı, en azından o akşam için. kafedekiler kendisiyle ufak ufak muhabbet etmeye, sorular sormaya ve kendisini tanımaya çalışıyordu. bizim oturduğumuz masa baya kalabalıktı ve durumdan şikayetçiydi. amacımız müzik dinlemek, kafa dağıtmaktı; cezmi ersöz'ün hikayelerini dinlemek değil. iyice sıkıldık ve kalkmamıza yakın bir vakitte kafasını bizim masanın bulunduğu tarafa doğru çevirip, "bu köşe de baya muhalefetmiş, beğendiremedik" gibi şeyler söyledi. kendisini pek bir antipatik gördüm. kitapçının hakkında yaptığı güzel reklamlar sayesinde aldığım "şizofren aşka mektup" kitabını hala okumadım. kitap öylece durur rafta, okunacak kitap kalmaz ama yine de alıp okumam o kitabı. aklıma gelmişken bir ara okuyayım en iyisi.