ilk matbaa'yı getiren kişi olmakla birlikte[[ilk türk matbaası desek daha mantıklı olur bilindiği üzre ilk matbaanın geliş yılı 1493 senesi ispanya'dan kovulan yahudiler kendiler ile birlikte matbaalarını da getirmiştir. bu kişiler david nahmias ve oğlu samuel'dir. bununla birlikte ilk türk matbaası kurulacağı zaman daha önce istanbul'da varolan yahudi, rum ve ermeni matbaalarından gerekli teknik yardım da alınmıştır]. teknik alanlarda da bilgisi olan şahıstır. bilindiği üzre 3 dile hakimdir. babinger müteferrika'nın italyanca, fransızca ve almanca konularında yetkin olmakla birlikte latincesi konusunda biraz şüpheli olduğunu belirtmiştir. bununla birlikte katip çelebi(hacı halife)'nin bazı eserlerinin müteferrika tarafından tamamlandığı da belirtilmiştir.
bununla birlikte matbaa konusunda büyük emekler sarfetmiş olan mehmed said efendi'nin varlığı gözden kaçmıştır. daha doğrusu taner timur'un da belirttiği gibi hemen hemen herkesin bildiği karakter olarak ibrahim müteferrika yüceltilmiştir. matbaanın osmanlı'ya yerleşmesinde ne kadar payı yadsınmasa da tutunamamasında ibrahim müteferrika'nın daldan dala konma payı yüksektir. işin esası müteferrika'nın bu çeşit bir yapıya sahip olduğu franz babinger tarafından belirtilir. müteferrika matbaa olayından sonra belki de daha iyi getirisi olduğu haesbiyle taşrada kadılık yapmaya karar vermiştir. müteferrika'dan sonra matbaa'nın başına oğlu geçse de genellikle aynı eserlerin kopyalarını basmıştır. nitekim matbaa 1.abdülhamid dönemine kadar kimilerine göre baskıcı bulunamaması kimileirne göre de uzman yetersizliği nedeniyle atıl kalmıştır.
işin ilginç yanı matbaa ile ilgili tartışmalarda saklıdır. özellikle cumhuriyet döneminde matbaa ve osmanlı'da yerleşimi konusunda sürekli olarak gerici bir kısımın ve ulemanın matbaanın kurulmasına karşı çıktığı şeklinde ve bu nedenle matbaa'nın osmanlı'da uzun soluklu olmadığı yönündedir. bu tip yorumlar kısmı olarak gerçeği yansıtsa da konunun bütününe teşmil edildiğinde ağırlıklı eksik olmaktadır. konuya karşı çıkan taraflar olmakla birlikte devrin müftüsü olan abdullah efendinin konu hakkındaki yenilikçi ve destekleyen görüşleri de gözden kaçmamalıdır. hatta bu konuda oldukça iç açıcı bir fetvası da mevcuttur.
işin bir de ihmal edilen ekonomik yönü bulunmaktadır. osmanlı'da geçimlerini elyazmaları çoğaltmakla geçinen bir kısım lonca mensubunun yer aldığı müstensih'lerin bu konuda ellerinden geleni ardına komadıkları bir gerçektir[babinger ekmeklerinden olan 6000 mutsuz kopyacının matbaayı yok etmek için bir araya geldikleri ve öncelikle kağıthane'deki kağıt fabrikalarına zarar verdikleri ve daha sonra da matbaayı basarak aletleri tahrip etmiş olduğu yönnündedir]. keza bu tip bir loncanın olduğu evliya çelebi tarafından bildirilmektedir[gerçi evliya çelebi yankesiciler ve hırsızların da bir loncasını olduğunu bildirmektedir]. hatta hatta niyazi berkes bu konuyu şeriattan ziyade lonca sınırlamaları ile ilişkilendirmekte ama bakış açısı daha da farklılaşmaktadır. ona göre zaten matbaa ilk kurulduğunda kutsal eserlerin basılmasına izin verilmemesi nedeniyle geçimini elyazmalarından sağlayan kişilere herhangi bir zararın gelmesi sözkonusu değildi. esas tepki gösterilen olgu ise matbaacılığın başlaması ile beratlı mesleğe verilen yeni izindir. bununla birlikte avrupa matbaalarında kullanılan arap harfleri de güzellik anlayışını pek yansıtmadığını belirtsek yalan olmaz.
işin bir başka yönü de matbanın sahibini ve onun kalfalarını geçindirecek ve işi çevirebilecek parayı getirememiş olması gerçeğidir. basılmış kitaplara karşı islam geleneğinden kaynaklanan önyargılar ve ve murassa elyazmalarının yanında kara harflerin tekdüzeliği matbaanın istiskal ile karşılanmasındaki etkenler olarak sıralayabiliriz.