Gazi mahallesinde alevileri provake et aleviler sokağa dökülsün, sonuçta katledilen aleviler olsun.
sivasta yumuşacık ve tertemiz yürekli, ''daha beyaz'' olmak konusunda süt ile yarışabilecek saflıkta bir bembeyazlığa sahip dindar müslümanları provake et sokağa dökülsünler, olayın sonucunda katledilen yine aleviler...
ımmm tosunum ,nerede neden-sonuç ilişkisi, yıllardır düşünüp dururum determinist dünya görüşünü sekteye uğratabilecek bir örnek acaba hiç karşıma çıkacak mı diye, kısmet bugüneymiş, etki-tepki ilişkisinin sonuç hanesine not düşülen sonuç bu kadarmı absürd olur be arkadaşım, gazide alevileri sokağa dök, sokağa döktüğün insanları katlet. sonra sivasta nur yüzlü, pamuk kalpli dindar müslümanları sokağa dök, yine katledilen aleviler olsun, neden-sonuç ilişkisine bakıldığında sosyal bilimler paradigmasına ters olan ne varsa herşey bu çorbanın içinde var. ha bu çorbanın tek eksik malzemesi çorbadaki tuz eksikliğini gidermekle mükellef olan '' alevilerin özür dilemesi'' dir. yoksa tosuncuklarımız çorbalarına kaşık sürmüyorlar, aç kalıyorlar, ne yapsak ki, yine insanlık bizde kalsın deyip özür mü dilesek, hep katledilen, hep asılan, hep iftiralara uğrayan, hep kılıçtan geçirilen, her zaman kültürleri asimile edilmeye çalışılan, bu devlete vergi veripte, verdiği vergilerden dolayı kendi inancını yaşatmaya yönelik olarak ,alma hakkı kazandığı finansman desteğini alamayan, kendilerine yönelik yapılan hiçbir katliama aynı alçaklıkta bir karşılık vermeyen, aynı namussuzca ve şerefsizce tavırları göstermeyen... bu kültürün çocuklarının katledici kompradorlardan özür dilemesi zaten akla-mantığa en uygun davranış olur, çorbanında tuz eksiği bu şekilde giderilmiş olunur!!! ulan tosuncuklar, determinizm denen olgunun tam anlamıyla ırzına geçmek işte tam olarak budur.
bu özür bekleyen tosuncukların benim gözümde, farzetki ben bir ağacım, bana öyle davran... diyen mobilya malzemesi mizaçlı adamlardan farkları yoktur. senden çıksa çıksa 1 sandalye zor çıkar der geçerim o halde.
marangoz çırağı olarak hayatımı devam ettirmemin bu tespiti yapabilmemde yadsınamaz bir etkisi olduğunuda önemle not düşüyorum. yanında çalıştığım ustamın bana verdiği nasihatta ne kadar haklı olduğunu görebiliyorum, şöyle demişti rahmetli ustam; evlat, iyi bir marangoz olmak istiyorsan odunların doğasını iyi tahlil etmelisin ... sağolsun ki uludağsözlük odunlar konusundaki bilgi ve görgümü arttırmak konusunda bana çok güzel bir ihtisas fırsatı sunuyor. cem yılmaz gora da boşuna; ateş, su, toprak ve tahta !!! repliğini kullanmıyor, tahta önemli bir etmen, insanları kıyas yapabilme şansı veriyor.