frankfurt okulu teorisyenlere göre 20.yy.'da kültür bireysel değerlerin bir sığınağı olacağı yerde endüstrileşmeye kurban edilerek özgürleşim ve insani değerlerden çok egemenik ve iktidar ilişkilerinin alanı haline gelmiştir. kapitalizm bir "kültür endüstrisi" yaratarak bireylerin bilinaçaltına etkide bulunur ve birey kendisini üreterek değil de tüketerek bir değer yaratan olarak görür. devrimi gerçekleştirecek kitle içinde yer alacak ve barbarlık düzenini yıkarak daha iyi bir dünya kurma idealini gerçekleştirecek bireylerin yerini kapitalist kültürün seri bir şekilde ürettiği "kukla birey" alırken kapitalist sistem bu bireyleri manipüle ederek ütopyanın gerçekleşticisi olacak olan özneyi bütünün ine hapsederek yokeder. artık birey özgünüğü törpilenmiş ve "ben" liğini yitirmiş "standart" bir tüketiciden ibarettir. bu standart tüketici sürekli tüketmek amacında olan ve amacı "ihtiyaçtan" keynaklanan birey değildir. sürekli tüketmesinin nedeni ihtiyaç değil diğerlerinden geri kalmamak düşüncesidir.