kendi iç dünyamızda özgürlüğü yakalayarak, tam anlamıyla bir farkındalığın oluşması durumudur. insanları zihinsel olarak prangalayan dinsel düşüncelerden arınmaktır, düşünme yönündeki engelleri kaldırmak ve düşünmekten korkmamaktır.
insanlar dinsel güdülerden müzdarip, iç dünyalarında tam anlamıyla özgürlüğü tadamıyorlar, ve din onların özgür düşünmelerinin önünde bir set misali yükseliyor, dinsel güdüler arttıkça kaçınılan teoriksel ve pratiksel aktivitelerin sayısı artıyor, bu dünya boşlanıyor, biri bizi gözetliyor algısıyla bir yaşam sürdürülüyor, istekleri düşünceleri dimağlarında oluşturamıyorlar, kimi doğru eylemleri ve düşünceleri zihinlerinde yaşayamıyorlar, özel hayat denilen bir kavramdan tamamen uzak, fiziksel olarak da kendi kendilerini zincirlemiş bir yaşamın içinde dinsel dayatmalarla acı çekiyorlar; bu acı birileri tarafından değil, bizzat kendileri tarafından uygulanarak mazoşist bir hal alıyor.
zihinsel olarak özgürlüğün önündeki tek engel olarak duran din unsuru, dünya sistemininde bunun parelelinde şekillenmesinin önünü açıyor. dünya sistemi, kullanılan insanlar üzerinden vahşileşerek insanların kendi benliklerinden soyutlanmalarının, sömürü hegomonyasının içinde yaşam sürdürmelerinin önünü açıyor. yaşam olarak bu dünyanın dışında mükemmel bir yaşam olduğuna inanan insan, bu dünya'nın onun önüne koyduğu her zorluğu kabullenerek bir karşı çıkışta bulunmuyor.
özet olarak din unsuru insanlığın gelişmesinin ve refahının önünde duran en büyük engel.
not: ülkemiz ve birçok ülkede somut olarak düşünce özgürlüğünü engelleme gibi devletsel dayatmalar da mevcut. ama konu olarak din unsuruna değindiğimizden bunu belirtmedik.