danıştay

entry65 galeri
    26.
  1. hukuk nedir diye düşününce aklımıza güçlü karşısında zayıfın hakkının yenmesinin önüne geçilmesi gelir. bu yolla haksızlıklar önlenir. devlet ise en güçlü kurum olduğundan yargının tarafsız olması için devlet gücünü elinde bulunduranlardan bağımsız olması gereği vardır. kanunlar insanların uymayı kabul ettiği toplumsal sözleşmelerdir. bir insan bir kanuna niçin uyar? o kanunu çiğnediği zaman aynı şeyin başkaları tarafından da çiğnenerek kendi haklarını koruyamayacağı için kendini kanunlara uymaya zorunlu görür.

    ülkemizde çeşitli yüksek yargı mekanizmaları var. bunların asli görevi devletin uygulamalarından vatandaş aleyhine(zararına) sonuçlar çıkmasını kanunlar çerçevesinde engellemek. aslında yabancı ülkelerde bu çok farklı uygulanıyor. bizden ileri götürüp yazılı bir kanun olmasa bile yargı halkın yanında yer alarak vatandaşları korumayı tercih ediyor. bizim danıştay gibi yüksek mahkemelerimiz ise görev ve sorumlulukları farklı olduğu halde halkı devletten korumayı değil, devleti halktan korumayı amaç edinmiş ve halkın yanında değil devletin yanında yer alıyor.

    bizim ülkemizdeki danıştayın görevi nedir, tanımlayalım. yukarıda da dediğim gibi "asli görevi devletin uygulamalarından vatandaş aleyhine(zararına) sonuçlar çıkmasını kanunlar çerçevesinde engellemek". literatüre uygun bir tanım yaparsak;

    "Yürütme ve idarenin hukuka aykırı işlemlerini iptal etmek; idari işlem ve eylemlerden zarar görenlerin zararlarının tazminini sağlamakla görevli yargı düzeni idari yargıdır. idare ve vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri idari yargı merciileridirler.
    idari yargı düzeninin yüksek mahkemesi ise Danıştay'dır. Danıştay, idari mahkemelerce (idare ve vergi mahkemeleri) verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar. Danıştay'ın idari görevleri de vardır. Danıştay, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları hakkında düşüncesini bildirir; tüzük tasarılarını ve imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini inceler; Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüş bildirir;yerel yönetimler üzerinde idari vesayet yetkisi kullanır ve yasalarla verilen diğer görevleri yerine getirir."

    pekala bizim danıştay'ımız bu görevi yerine getiriyor mu? "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" deyişinden yola çıkarak verdiği kararlara bakmamız gerekiyor. benim vatandaş olarak kararlara bakarken siyasi düşüncemi bir kenara bırakmam şart değildir, yine de adalet duygusu ve haksızlıklara karşı bir yapım olmasından gerekli durumlarda rahatça bırakabiliyorum, fakat yargıçların ideolojilerini bir kenara bırakarak kanunlar çerçevesinde çalışması gerekir.

    danıştay daha önce katsayı kararına "yök yetkilidir, kanunen katsayı belirlemeye hakkı vardır" demiştir. bu en büyük hatasıydı. çünkü zaten kurumlar yetkili, fakat bu uygulamadan vatandaş memnun değilse danıştay bunu düzeltecekti. vatandaş başvurularına rağmen, danıştay bu haksızlığa izin vererek ideolojik bir karara imza attı. devran döndü, idare yapılan yanlışlığı danıştay olmadan kendi kendine düzeltti. fakat zamanında "yök yetkilidir" diyen danıştay, şimdi kendini yetkili ilan etti ve getirilen düzenlemelere karşı zarar gören hiçbir vatandaş başvurusu olmadığı halde düzenlemeyi görüşmeye ve kaldırmaya karar veriyor. danıştay zarar gören kim olduğunu ve nasıl bir zarar gördüğünü açıklamak zorundadır.

    hukukun temel ilkesi vatandaşların haklarını korumaktır. vatandaşların uymaya razı olmadığı uygulamaları ortadan kaldırmaktır. bunları çiğnemek bile en büyük hukuksuzluktur. her ülkede bunun gibi hukuksuzlukları çiğnemeyi önleyici mekanizmalar vardır. mesela danıştayın yetkileri sınırlandırılır ve bazı uygulamalara müdahalesi "zarar gören birinin başvuru yapması şartıyla" kısıtlanır. bizde herşey mevcut. ne anayasamız ne kanunlarımız aslında oldukça yeterli. ancak uygulamayı yapacak hukukçular kanunlarda açık arayıp halk aleyhine yorumladıklarından kanunlarımız oldukça fazla ve uzun açıklamalar yaparak düzenlenmek zorunda kalıyor. yani kanunlar değil, kafalar değişse herşey yeterli...

    edit: danıştay gibi bir yüksek mahkeme olan anayasa mahkememiz'de aynı hatayı defalarca yaptı. parti kapatma davalarında anayasadan hiç yetkisi olmadığı halde(bir iptal başvurusu olmadan) kanunları iptal etti ve kapatmayı kendi kendine kolaylaştırdı, aihm kapatmalar nedeniyle türkiye'yi mahkum etti ve anayasa mahkememiz "uluslararası anlaşmalar anayasa maddelerinden üstündür" diye uluslararası bir gerçek varken bunu görmezden gelmeye devam ederek kapatmalara devam etti. anayasa değiştirildi ve gerek olmadığı halde "uluslararası anlaşmalar anayasa maddelerinden üstündür" diye anayasamıza eklendi. anayasa mahkememiz yine partileri kapattı ve "uluslararası anlaşmalar anayasa maddelerinden üstündür" kanunu parti kapatmaların dışında uygulanır diyerek çiğnemekte mahsur görmedi. anayasamızı bir kez daha değiştirip. parti kapatma kanunlarında da bu geçerlidir diye eklemek zorunda kaldık. hala bir şekilde parti kapatabiliyorlar. açık bulmakta üstlerine yok. ama kanunlardaki açıkları kullanarak kanunları çiğnemek eşkiyalıktır, dolandırıcılıktır. bunu devletin bir kurumu yapıyorsa zorbalıktır.
    0 ...